2 Ekim 2021 Cumartesi

TAŞKALE TURU

    



Silifke bölgesindeki yerli halk ile sohbet ederken gezgin olduğumu öğrenince bana yeni yerler tavsiye ediyorlar. Uzuncaburç'daki müze görevlisi de

   - hazır buraya kadar gelmişsin neden Kızılgeçit'i görmüyorsun deyince hemen rotamı oraya çevirdim. 

   


Kızılgeçit , Torosların Limonlu deresi vadisinde yer alan,Silifke'ye 45 km uzaklıkta şirin bir köy. Lamos kanyonunda bulunan vadinin ortasından geçen derenin kenarında 3 adet alabalık restoranı bulunuyor. Kızılgeçit vadisinin iki yanında antik kent ve kale yerleşimleri yer alıyor. Bu tesislerde ister yemek yiyebilir, isterseniz piknik yapabiliyorsunuz.Yemekten sonra ikram edilen kahvenizi Tarz'ı hususi olarak tercih etmenizi öneririm. Ben girişteki ilk tesiste oturdum.Hafta içi olduğu için oldukça tenha idi bu yüzden sahibi ile sohbet etme fırsatımız oldu. Kendisi bana Taşkale'yi mutlaka görmemi tavsiye etti. Eve dönünce rota çalışmalarına başladım. Yolda görülmesi gereken yerler konusunda da yine Silifke'li dostlarımdan yardım aldım. Bunlardan ikisi tesadüfen tanıştığım motorcu arkadaşlar. Birinin optik dükkanı var diğeri Bim'de mağaza müdürü.

   İki gün sürmesini tahmin ettiğim turum için 13.Eylül.2021 Pazartesi günü sabahı kıymetli eşimin arkamdan döktüğü su ve hayır duaları ile yola çıktım. Eşinizin ve çocuklarınızın hayır duaları ve iyi temennileri sizi yolda karşılaşacağınız zorluklardan ve kazalardan koruyor. İlk günün hedefi 190 km. mesafedeki Taşkale , Silifke'ye de 140 km. uzaklıkta.

   


Silifke'den Kırobası (Mağara ama halk arasında Mara deniyor ) yolunu takip ederek yavaş yavaş Torosları çıkmaya başladım. Kırobası yolumun üzerindeki 1.410m rakımlı en büyük yerleşim yeri. Burası Roma ve Bizans döneminde yayla olarak kullanılmış. Su hariç gerekli erzak alışverişimi yaptım. Su almadım çünkü Torosların her tarafında buz gibi su bulmak mümkün. Motorumun deposu 3,5 litre olduğu için yanımda daima 1 litre yedek benzin bulunduruyorum. Torosların yaylalarıda su bol ama benzinlik o kadar yaygın değil. Ancak çok zorda kalırsanız köylüler size 1-2 litre veriyorlar çünkü her evde motosiklet var.

   Kırobası'nda yol ikiye ayrılıyor. Sol taraf Mut'a gidiyor ki ben daha önce Toroslar turumda bu yolu kullanmıştım.Ben bugün sağ tarafa yani Karaman yoluna gideceğim. Yolda çalışma vardı ve yaklaşık 15 km malzeme seriliydi, neden bu kadar uzun mesafeye malzeme serip beklerler anlam veremiyorum. Motorun ve çantalarımız her tarafı toz oldu. Neyse ki çantalarım içine toz ve su almıyor. Bu arada sürekli çıkıyorsunuz ama yavaş yavaş olduğu için keyifli oluyor. Önce yolun sol tarafında ana yoldan 2 km içeride Şifalı suya geliyorsunuz. Bu sudan yeteri kadar içebilirseniz mide ve bağırsaklarınızı temizliyormuş ben fazla içemedim buna rağmen etkisini gösterdi.Tekrar ana yola dönüp 15 km daha giderseniz Güldere sapağına geliyorsunuz.


Yola çok yakın bir yerde Yeni Güldere kuruluyor. Sizi çok modern yapıları ve yolları olan küçük bir köy karşılıyor.Eski Güldere köyü 14 km ileride Gödet saklı cennet adıyla Gödet kanyonunda bulunan gerçek bir saklı cennet. El değmemiş doğal güzellikleri ve yamaçlarındaki tarihi kalıntıları ile kanyonun yapısı seyrine doyumsuz bir manzara sunuyor. Köyün içinden geçip yolu takip ederseniz Hitit, Roma ve Bizans dönemlerine ait kale, kaya mezarları, yerleşim ve dini merkezleri görüyorsunuz.Kanyonun başlangıç noktasından Ernek mevkiindeki kaynaktan doğan dere köyün içinden geçip Gödet barajını besliyor. Dere boyunca kanyon o kadar dik ve yüksek ki sadece gökyüzünü görebiliyorsunuz. Köyde bakkal yok ama dere kenarında çok güzel piknik yapacak doğal yerler var. Henüz vakit erken olduğu için yola devam ediyorum ancak bir daha bu tarafa gelirsem kesinlikle dere kenarında çadır kurup gece kanyonun arasından gökyüzünü seyretmek istiyorum.

   Ana yola çıktıktan 9 km sonra Karaman istikametini bırakıp  Üçbaş tarafına dönüyorsunuz. 5 km sonra da tekrar Karaman'dan gelen diğer yola bağlanıyorsunuz. İçtiğim şifalı su beni öylesine acıktırdı ki yemek hazırlamak yerine yol kenarındaki et lokantalarında birşeyler yemek daha kolayıma gitti. 3 adet restoranın hepside çok güzeldi. Tesisin sahibi istersem buraya çadır kurabileceğimi söyledi ama ben Taşkale'nin gece atmosferini merak ettiğim için kendisine teşekkür edip ayrıldım.


Hemen yakında ki Manazan Mağaralarını gezemedim çünkü akşam oluyordu ve mağaralar yoldan bayağı yukarıdaydı. ( Ancak yürüyerek ulaşılabiliyor.) Manazan mağaraları, 14 asır öncesinden kalma, 5 katlı bir yerleşim yeri. Şu anda 3 katı ayakta kalmış olan yapı ölüler meydanı, at meydanı ve kum kale bölümlerinden oluşan 60 odaya sahip. Yoluma devam edip Taşkale'ye geldim.

   Taşkale, Atatürk'ün babası Ali Rıza efendinin kendisinin ve babasının doğduğu köy yani Ata yurdu. Ali Rıza Efendi dahasonra Selanik'e taşınmıştır. Aynı zamanda tahıl ambarları ile ünlü. Killi kireç taşından oluşan yüksek bir kaya kütlesine oyularak yapılmış 250'e yakın ambar mevcut. Kireç taşının nemi ve ısıyı sabit tutma özelliğinden dolayı tahıl ürünleri çok uzun yıllar ( 30 yıl ) bozulmadan saklanabiliyor.

   Taşkale eskiden kasabayken şimdi bir köy olmuş. Belediye binası, pide salonu, otel gibi bazı binalar metruk halde ama tabelaları hala duruyor. Hava kararmaya başladığı için kalacak yer bulmam lazımdı , bende köy meydanında oturanlardan yardım istedim. Bana okulun kapalı olduğunu ama bahçesinde wc ve su ile piknik masaları bulunduğunu orada çadır kurup kalabileceğimi söylediler. Gittiğimde bahçede çocuklar oynuyordu ama biraz sonra kimse kalmadı, çadırımı kurdum tahta masalarda yemeğimi yedim.
   11 km ileride bulunan ve astım mağarası olarak da bilinen İncesu Mağarası da görülecek yerlerden ancak görevli izinli olduğu ve pek fazla ziyaretçi olmadığı için aydınlatma şalterini benim açmam ve kapatmam gerekiyormuş.Mağarayı gezerken elektrik kesilirse çıkışı bulmam sıkıntılı olacağı için vaz geçtim.
   Bu arada benzinimde az kalmıştı ve rotamı takip edersem yaklaşık 90 km den önce benzinlik yoktu. Mecburen yolumu değiştirip Ayrancı'ya geldim. Burada depomu ve yedek bidonumu doldurup Mersin yoluna saptım. Kavaközü, Toros, Aydınlar'dan geçip öğleden sonra Erdemli'ye geldim. Yolun Toros kasabasına kadar olan bölümü için pek keyifli diyemeyeceğim ama yine de Erdemli'den sonra gürültü ve kalabalık trafiğe girince oranın sessizliğini aradım. Limonlu'ya kadar ancak dayanabildim, buradan tekrar içeri girip yukarıya tırmandım. Çanakçı, Karaahmetli, Esenpınar, Sömek'den geçip Cambazlı kilisesine geldim.


Uzuncaburç'a giderken hep Cambazlı Kilisesinin tabelasını görürdüm ama hiç kısmet olmamıştı. Cambazlı kilisesini de ziyaret edip Silifke, Taşucu üzerinden hava kararmak üzereyken eve geldim.
   2 gün süren turumda toplam 500 km. yol yaptım. Güzel yerler gördüm ve güzel insanlarla tanıştım. Yeni turlarda görüşmek üzere. 
 

   

28 Mayıs 2021 Cuma

MELİKLER YAYLASI TURU - MAYIS 2021

 

   Bugüne kadar bisikletimle yaptığım uzun turlarıma neden motosikletim ile devam edeceğimi '' NEDEN 50 cc.lik CUB MOTOR ALDIM '' başlıklı yazımda anlatmıştım. 10.00 ile 14.00 saatleri dışında sokağa çıkma yasağı kaldırılınca kendime kısa bir rota çizmeye karar verdim. Bu kısa turumda amaç öncelikle motorumu ve motor turculuğunu tanımak olacaktı çünkü bildiğiniz gibi aldığım motosiklet hemen hemen herkes tarafından sadece şehir içinde kullanılıyor. Motosiklet uzmanları da youtube videolarında aynı görüşü paylaşıyor, saygı duyarım. 
    Günümüzde gezginler motorlu araçlarla,bisikletle,hayvanların çektiği arabalarla veya yürüyerek gibi pek çok şekilde seyahat ederek dünyamızı geziyorlar. Benim tercihimde 50 cc.lik motosiklet oldu haydi hayırlısı.
   Çok beğendiğim ve takdir ettiğim bisikletçi ve turcu arkadaşım Oktay Kavlak geçen sene İç Anadolu ve Batı Akdeniz bölgesinde kızı ile birlikte keyifli bir tur yapmıştı. Oktay uzunca bir süre Eğirdir bölgesinde görev yaptığı için özellikle dağlık bölgeyi çok iyi biliyordu. Ricamı kırmayıp benim içinde muhteşem bir rota çizdi.
OKTAY KAVLAK İLE ROTA ÇALIŞIYORUZ

Özellikle Melikler Yaylası'nın üzerinde çok durdu. Bu turda bende orayı o kadar çok beğendim ki turun adını Melikler yaylası Turu koydum. Çok teşekkürler Oktay. 
    24.Mayıs.2021 Pazartesi sabahı eşimin arkamdan döktüğü su ve hayır duaları ile Taşucu , Tisan'dan yola çıktım. Taşucu, Silifke, Uzuncaburç, Kırobası, Mut üzerinden öğleden sonra Ermenek'e geldim. Silifke'den sonra Mut'a kadar çoğunlukla rampa olan yolun tamamı iki arabanın geçebileceği kadar ama asfalt. Çam ormanları ile kanyon ve vadilerden geçiyor bu yüzden manzaraya doyamadım ve sık sık durup seyretmekten de kendimi alamadım. Öğle saatlerinde Mut'a vardım. Yemek yeme yerleri sadece paket servisi yaptığı için bir şeyler alıp devam ettim. Ermenek yoluna saptıktan bir süre sonra uygun bir yerde durup karnımı doyurdum. Bu arada yanıma gelen motorlu genç ( Konya Selçuk Üniversitesinde okuyormuş ) ile sohbet ettik, canım Anadolu insanı beni annesi ile yaşadığı yakındaki evine davet etti ancak ben Ermenek'de yerimi ayırtmıştım. Teşekkür edip yoluma devam ettim. 
   Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan Ermenek'li olunca Mut-Ermenek yolu adeta otoban gibi yapılmış, darısı Mut-Silifke ve Mut-Karaman yoluna.Bu arada Türkiye'nin en büyük köprüsü olacak Ermenek Çamlıca köprüsü de bu yol üzerinde Çamlıca köyünde yapılıyor. Bununla ilgili videoları Youtube'da izleyebilirsiniz.

   Ermenek'de öğretmen evi kapanmış aynı binanın işletmesi belediye tarafından Mustafa bey ve eşine kiraya verilmiş. Eski öğretmen evi olarak da bilinen tesisin yeni adı Ermenek Turkuaz konuk evi ve muhteşem göl ve şehir manzarasına sahip bir tepeye konuşlanmış. Girişteki geniş salon resepsiyon,kahvaltı yeri ve günlük oturma mekanı olarak kullanılıyor.Odadan çıkınca bu salonu yukarıdan görüyorsunuz ve aşağıya ahşap döner merdivenle iniyorsunuz. Yaz döneminde kullanılan bahçesi ise otantik bir görünüme sahip.Evcil hayvanlarınızın da kabul görüyor olması ayrı bir güzellik.


   25.Mayıs.2021 Salı:
   Göl manzaralı kahvaltının ardından Ermenek'den ayrılıp Güneyyurt'dan geçip Kışlaköy'e geldim. Burada yolun devamını sorduğum kişi Sarıveliler yolunun daha uzun olması sebebiyle Başyayla üzerinden gitmemi önerdi. İnanılmaz dik olan yol Başyayla'nın içinden geçiyor öyle ki bazı yerlerde birinci vitese düşmek zorunda kaldım ama zirvede muhteşem bir manzara ve buz gibi bir suyu olan çeşmede mola verip hem motoru hem kendimi dinlendirdim. Kış aylarında buradan geçmek zor olmalı.
   Moladan sonra keyifli bir inişle Sarıveliler'den gelen yol ile birleşip Taşkent'e geldim.Eski Taşkent bir yamaca kurulmuş küçük ama çok otantik evleri olan bir yer. Arnavut kaldırımı tarzında ki yoluna beyaz parke taşları ile şekil verilmiş. Yeni yerleşimler beton yığını şeklinde daha ileriye veya karşı tarafa kurulmuş.

TAŞKENT

   Hadim'de bisiklet turlarımda konaklama yapmış ve gezmiş olduğum için bu defa içine girmeden çevre yolundan geçtim. Göksu nehrinin sol tarafından geçen yol Bozkır Barajına yaklaşırken bozuluyor. Genişletme amacıyla bir kaç kilometre boyunca çalışma olan kumlu zeminde motor kayma yapıyor. Karayolu barajın üstünden geçiyor ama durmak tehlikeli ve yasak olmasaydı manzara gerçekten izlemeye değerdi.Biraz ileride yol ikiye ayrılıyor. Doğru giderseniz sıradan bir yoldan devam ediyorsunuz ancak sol tarafa dönerseniz eski yoldan Elmaağaç, Üçpınar ve Yalnızca köylerinden geçip Bozkır'a geliyorsunuz. Burada da yine bisiklet turumda konaklama yapmış ve gezmiş olduğum için merkeze girmedim. Girişte bulunan Opet istasyonunda benzin alıp yemek yedim. Harmanpınar ve Yalıhöyük üzerinden Suğla gölünün yanından geçip Seydişehir'e geldim. Kuğulu Park'a gidip çadır konaklaması yaptım. 21.00 de sokağa çıkma yasağı başladığı için gece çok rahat uyudum.

   26.Mayıs.2021-Çarşamba:
   Bugün yolum sadece 36 km bu yüzden ağırdan aldım, yinede 9.30 gibi Beyşehir öğretmen evine giriş yaptım. Odayı 14.00 de teslim alabileceğim için eşyalarımı bırakıp 19 km uzaktaki Eflatun Pınar Hitit anıtına gittim. Eflatun Pınarı Hititler döneminde yapılmış yerle gök arasında ilişki kuran tanrıların tasvir edildiği 7 metre yüksekliğinde 14 kesme taş bloktan oluşmuş bir abide ve açık hava tapınağı. Arka tarafında kaynayan su üzerinde tanrı ve tanrıça kabartmaları olan kesme taş blokların arasından öndeki 31m X 34 m ölçülerindeki havuza dökülüyor ve suyun bir noktada toplanıp ihtiyaç oranında kullanılmasının güzel örneğini anlatıyor. Adını hem burada yaşamış Eflatun'dan hem de suyun renginden aldığı tahmin ediliyor. 

EFLATUN PINARI

   Beyşehir'e döndükten sonra Karaburun Plajı'na gitti.Burasıda merkeze 15 km uzaklıkta bir tarafı uzunca bir kumsal ( halk plajı ) diğer tarafı Milli park ve kamp alanı olan , belediye tarafından işletilen bir yer. Milli park tarafında yoldan toprak patikalarla minik koylara inip çadır kurabiliyor veya piknik yapabiliyorsunuz. Şehre dönerken sağ tarafta üniversite kampüsünün arkasında Yaka Manastır Tabiat Parkı'na gittim ancak Korona'dan dolayı kapalıydı. Devamında da Yaka Manastır harabeleri bulunuyor.



TAŞKÖPRÜ

   Merkeze döndükten sonra Taşköprü ve Eşrefoğlu Camisini gezdim. Taşköprü özellikle gece ışıklandırılınca muhteşem oluyor. Eşrefoğlu Camii 1.290'lar da Eşrefoğlu Süleyman bey tarafından yaptırılmış  ahşap sütunlardan ve tavandan oluşan ulu camilerin en büyüğüdür. Hiç çivi ve tutkal kullanılmamış caminin mihrabındaki çiniler eşsizdir. Çatının ortasındaki boşluktan aşağı inen kar ve yağmur suları ortadaki havuzda toplanır ve ahşapların kuruyup çatlamasına engel olur. 
EŞREFOĞLU CAMİİ

   Geceyi göl manzaralı Öğretmen evinde geçirdim. Hem tesis hem de personel bir çok konuk gibi benden de tam puan aldı. 

   27.Mayıs.2021-Perşembe :
   Bugün çok heyecanlıyım çünkü bu turda en çok görmek istediğim ve merak ettiğim Melikler Yaylası'na gideceğim. Manavgat yolundan bir süre sonra Kurucaova yoluna saptım. Yeşildağ'dan geçerken içeri girdim çünkü Leylekler Vadisini merak ediyordum ancak henüz leylekler gelmediği için birşey göremedim. Kurucaova'nın içinden sağa dönüp önce Gölkonak sonra Gölyaka'ya geldim. Burada Kubadabad Sarayı'na gittim. 
KUBADABAD SARAYI

   Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat için 1236 da buraya önce bir saray sonra da yanına bir şehir yapılmış. 1980 senesinden beri devam eden kazı çalışmalarında bulunan eserler Konya'daki müzede sergileniyor ancak burası bir görevlinin dahi olmadığı virane halindeydi. O kadar yolu gitmeye değer mi bilemiyorum. Tekrar Kurucaova'ya dönüp 4 km sonra Yenişarbademli'ye gittim. Yayla'ya çıkacağım için benzin ve market işini halledip Aksu yoluna devam ettim . Biraz sonra Dedegöl dağı tabelasından sola dönüp asfalt yoldan ayrılıp stabilize orman yoluna döndüm.

Aslında tamamen yoğun orman içinde, sağ tarafında dere akan çok güzel bir yol ancak kış döneminden sonra düzeltilmediği için yer yer derin oyuklar oluşmuş burada motorun tekerleği kapma yapabiliyor. Her şeye rağmen benim çok keyif aldığım bir yoldu. Ne kadar sürdü bilemiyorum ama sol tarafta Pınargözü mağara ve piknik alanına geldim. Burada bulunan mağaranın içinden çıkan buz gibi su piknik alanının içinden geçip ormanda ilerliyor. 
 
PINARGÖZÜ MAĞARASI

 Pınargözü mağarasının yatay uzunluğu 5.275 m. suyunun sıcaklığı 4-5 derece. 2011 senesinde mağaraya giren Fransız ekip özel kıyafetlerle 60 m'ye kadar gitmiş ve içeride 2 gün kalmışlar . Burada tanıştığım bir aile çay ve henüz kızartılmış pişi ikram etti. Uzun zamandır bu kadar lezzetli pişi yememiştim.

   Buradan sonra Melikler yaylası sadece 3 km mesafede. Nihayet bu turun en önemli yerine ulaştım. Dedegöl dağı eteklerinde bulunan yayla 1.735 m. rakımda. Her sene Mayıs ayında Dedegöl Dağcılık Şenliğinin yapıldığı ( bu sene Haziran'da yapılması tahmin ediliyor) etrafı çam ağaçlarıyla çevrili önemli bir yer. Şenlik sırasında katılımcılar yayla alanında konaklayıp buradan Dedegöl dağına tırmanış ve Yaka Kanyonuna veya Pınargözü mağarasına yürüyüş aktivitelerini gerçekleştiriyorlar. Yaylanın en önemli özelliği de gece gökyüzünün muhteşem görüntüsü, çünkü burası Türkiye'nin en karanlık noktasıymış. Özellikle meteor yağmuruna denk gelirseniz bu şöleni izlemeye doyamıyorsunuz. Maalesef benim kaldığım gece yağmur nedeniyle başlangıçta hiç bir şey görünmüyordu ancak saat 3.00 gibi uyandığımda yağmur dinmiş hava açmıştı. 

Çadırdan çıkıp saat 4.00 kadar gök yüzünü izledim. Hakikaten her şeye değdi. Bir başka güzellik de koskoca yaylada benden başka kimse yoktu, tek başımaydım bu sayede uzaktan gelen köpek havlaması ve rüzgarın ağaçlarda ki sesinden başka hiç ses duyulmuyordu.
   Sabah kahvaltımı yapıp bu harika yerden ayrıldım ve 4 km.lik orman yoluyla ana yola çıktım. Bu yoldan yaylaya daha çabuk ulaşabilirsiniz ama bana göre geldiğim bozuk da olsa orman yolu daha keyifli.

 
   Buradan sonra genellikle iniş şeklinde ama güzel bir yol ile Eğirdir'e geldim ve öğretmen evine yerleştim.Akşama kadar Eğirdir'de gezip gece hafta sonu kapanması nedeniyle Pazartesi sabahına kadar Eğirdir'de kaldım.
   31.Mayıs.2021.Pazar :
   3 gece ,2 tam gün Öğretmen evinde kaldıktan ( Polisler hafta sonu sokağa çıkma yasağında kimsenin dolaşmasına izin vermediler) sonra kahvaltımı yapıp hemen yola çıktım.38 km sonra Kovada Gölü Milli Parkı'na ulaştım. Görevli arkadaşın eşliğinde önce göle inen tahta yolu ve iskeleyi sonra da mumyalanmış hayvanların bulunduğu müzeyi gezdim. Bu arada orada bulunan Jandarma'lardan birisi Silifke'li çıkınca sohbet bayağı uzadı ve keyifli oldu. Tamamı orman içinden giden 34 km.lik yolun sonunda Yazılı kanyona ulaştım. Bu arada yol boyu gördüğüm tam techizatlı askerlerin aslında Eğirdir Komando Okulundan olduklarını ve dağlık arazide hayatta kalma eğitimi aldıklarını öğrendim.
   Yazılı Kanyonda beni oranın görevlisi Erkan karşıladı ve önce oturtup çay ikram etti, bu arada da Kanyonu nasıl gezeceğimi anlattı. Kanyonda herkes tarafından bilinen Hür İnsan şiiri 500 m .suyun kaynağı da 1 km. sonra olduğu için ben sadece yazıtların olduğu yere kadar gittim. Ancak bu kadar değerli bir yazıtın tam orta kısmının çalınmış olduğunu görmek çok üzücüydü. Yürüyüşümü tamamlayıp geri döndüğümde ikinci görevli yani Ahmet de oradaydı ve bana Köprülü Kanyon'a giden kestirme yolu tarif edecekti. Aslında bu gece burada dağcılık Federasyonu'nun yerine çadırda kalmayı planlamıştım ancak hem saat 13.00 olduğu hem de orada askerler kaldığı için Köprülü Kanyon'a gitmeye karar verdim. Ahmet'in tarif ettiği şekilde Sütçüler , Boğazköy , Sağrak , Yeniköy , Kuzca , Adada antik kenti ,Tahtalı , Kasımlar , İbişler , Sarıkök , Kesme , Yeşilbağ , Çaltepe , Düzağaç , Tazı kanyonu sapağından geçip saat 17.30 'da Köprülü Kanyon'a geldim. Yol oldukça zorlu ama bir o kadar da güzel manzaralıydı. Kanyonu gezmeyi ertesi sabaha bırakıp su kenarına çadırımı kurdum. Bu arada benim gibi motosikletiyle seyahat eden ve Burdur-Gölhisar'da yaşayan Mehmet  Ertürkmen ile tanıştım. Yanıma çadırını kurması çok iyi oldu hem geç saate kadar sohbet ettik hem de ertesi günlerde tekrar bir araya geldik.
KÖPRÜLÜ KANYON

   Sabah erkenden kalkıp Kanyon'u gezdim. Mehmet ile kahvaltı yapıp Antalya - Mersin yoluna indik. Burada vedalaştık çünkü ben Alanya'ya Mehmet ise İbradı'ya gidecekti.
MEHMET ERTÜRKMEN İLE

Antalya-Alanya yolunu oldum olası bir türlü sevemedim çünkü çok kalabalık, çok gürültülü ve komple beton yığını olan yeşilin hiç kalmadığı bir yol. Denizi de pek göremiyorsunuz çünkü o tarafta da beton yığını ile kaplı. Alanya'da uygulama Oteline yerleştim. Burası tam merkezde son derece temiz ve güler yüzlü personeli olan bir tesis. Odaya yerleştikten sonra bisiklete başladığım günlerde ilk tanıştığım arkadaşım Ferhan Özgören yanıma geldi ve doya doya hasret giderdik.
   Sabah kahvaltıdan sonra motosikletimi yükleyip Sapadere kanyonuna gittim. Burası diğerlerinden çok farklıydı. Çok dar ve yanları yüksek olan kanyonda sudan 2 m. yüksekte tahtalarla kaplı bir yolda yürüyerek ilerliyorsunuz.Bu arada zaman zaman oluşan doğal havuzlarda soğuk suyu seviyorsanız yüzebiliyorsunuz.
SAPADERE KANYONU

Yaklaşık 750 m. sonra suyun kaynağındaki şelaleye varıyorsunuz.
SAPADERE ŞELALESİ

Aracınızı park ettiğiniz yerde bir şeyler yeme imkanı da var. Buraya gelirken yolda gördüğüm ' Cüceler Mağarası' nı da görmeden olmazdı. 3 km.lik rampa ile ulaştığınız mağara küçük ama bence görmeye değer. Şayet Taşkent - Ermenek tarafına devam edecekseniz aşağı inmenize gerek yok Cüceler Mağarasının yanındaki yoldan yukarı doğru devam ederseniz Mahmutlar'dan gelen ve Kuş yuvası'na giden yola bağlanıyorsunuz. Kuş yuvası yolu, Alanya'yı .Dim Çayı barajı ve Dim Çayı'nı yukarıdan gören muhteşem manzaralı ama dar olduğu için bazılarının çok korktuğu ünlü bir yol.
KUŞ YUVASI YOLU

Yalçı ve Şeyhler'den geçip yine bol rampalı ama bir o kadar keyifli yollardan Sarıveliler üzerinden Ermenek'e geldim. Bu arada bir hususu belirtmeden geçemeyeceğim. Sarıveliler'e yaklaşırken yol ikiye ayrılıyor sola Sarıveliler'e sağa Göktepe'ye gidiyor. Sarıveliler tarafı yerine Göktepe tarafına giderseniz Taşkent-Ermenek ana yoluna daha çabuk çıkıyorsunuz. Sarıveliler yolu bayağı dolaşıp Sarıveliler'in içinden geçtikten sonra ana yola bağlanıyor.
   Giderken kaldığım ve çok memnun olduğum Ermenek Turkuaz Konukevi'de ayırttığım odama yerleştim. Bu arada motosikletçi arkadaşım Mehmet Ertükmen aradı ve yolda çok İbradı yolunda çok şiddetli yağmura yakalandığını ve sağlam ıslandığını İbradı'ya gidemeyip daha aşağılarda kaldığını bildirdi. Hava kararmadan o da Ermenek'e geldi. Ayrı kaldığımız sürede yaşadıklarımızı anlatırken gece yarısını geçtiğimizi farketmedik. Sabah kahvaltı ve sonrasında bahçe keyfinden sonra tekrar görüşmek üzere vedalaştık. Mehmet Tarsus'a gitti ben de evime Tisan'a döndüm. 
   11 günde yaklaşık 1800 km dolaştım. Bol bol rampa çıktım, ana yollardan mümkün olduğunca uzak durdum ve köy yollarını tercih ettim. Çadırda veye öğretmen evlerinde konakladım. Yol arkadaşım ( motorum ) Bay Gusto hiç bir problem çıkartmadı. Bundan sonraki turlarda da aynı performansı göstermesini bekliyorum.
BAY GUSTO
   Bu turumda her yer çok güzeldi ama en çok beğendiğim yer Melikler yaylası ve Sapa Deresi kanyonu oldu. Öğretmen evleri arasında birinci sırada Beyşehir Öğretmen evi ikinci sırada da Alanya uygulama oteli geliyor. 
   Hiç yağmura denk gelmedim, hava sıcaklığı da ideal seviyedeydi. Sonuç olarak pek çok turumda da olduğu gibi çok keyifli bir 11 gün geçirip evime döndüm. 
   Bir sonraki turda görüşmek üzere.
  

11 Nisan 2021 Pazar

 

YAPTIĞIM DEĞİŞİKLİK VE İLAVELER :

 

 









1- Top case : Sele altı bagaj bölmesi çok küçük olduğu için arkaya 48 litrelik Top case denilen çanta. 200,-TL.

 2- Ön cam: Ön rüzgardan bedenimi korumak için gerekliydi ve çok faydasını gördüm. Şimdi önden gelen hava kaskımın üstünden geçip gidiyor. Ön cam yakıtı biraz arttırdı ama olsun bence değer. Ayrıca kıyafetime böceklerin yapışmasını da önlüyor. Yağmurda da çok işe yarıyor. 100,- TL.

 


3- Dörtlü sinyal sistemi : Silifke bölgesinde bulunan tünellerde arkadan gelen araçların fark etmesi için mevcut sinyal lambalarıma ilave anahtar ve flaşör ile dörtlü sinyal sistemi yaptırdım. 80,- TL. Özellikle bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum çünkü tünel içinde yol boyunca sağ tarafta kırmızı sol tarafta beyaz led ışıklar bulunuyor sizin stop lambanızda kırmızı olduğu için fark edilmiyorsunuz. Dörtlü sistem turuncu yanıp sönen ışıkları ile sizi görünür kılıyor. Bu yüzden çok önemli.


 4- Sele tadilatı : Benzin deposu, tek parça olan selenin altında olduğu için benzin alırken arkadaki heybeyi veya çantayı yerinden alıp ondan sonra seleyi kaldırmam gerekiyordu. Bu yüzden seleyi kestirip iki parçaya ayırttım. Şimdi sadece öndeki parçayı kaldırıyor arkasındaki heybe veya çantayı indirmiyorum.



  Deri olan seleye dış etkenlerden korumak ve terlemeyi önlemek için file kılıf geçirdim. Tadilat 100,- TL. ve file 35,- TL.
   Uzun turlara giderken kırmızı çantalarımı yan demirlere takamadım.Ben de aynı malzemenin biraz daha incesini bulup yanına vidaladım ve çantalarımın asma klipslerini buraya taktım.


Çantaların altı da arka basamaklara basınca oldukça sağlam oldular. 
 

5- Koruma demirleri : Çok şükür şu ana kadar hiç düşmedim ama kaporta parçaları plastik olduğu için önlem almam gerekiyordu ve servisinden orijinal koruma demirlerini aldım. 200,- TL.

 


6- Kilim desenli heybe : Nostaljik kilim desenli heybe pazar ve market alışverişlerinde olmazsa olmazım. 65,- TL.

 


7- Kilit ve alarm : Güvenlik önlemi olarak sağlam bir kilit ve uzaktan kumandalı bir alarm aldım. Kilit = 145,- TL. Alarm 150,- TL.

8- Lastikler :
     Neredeyse tüm sıfır motorların eksi yönlerini sayan yorumcular, üzerindeki lastiklerin mutlaka değiştirilmesini öneriyorlar. Aslında frenler ve lastikler bir motorun hayatımızı teslim ettiğimiz en önemli parçalarıdır. Gerçekten üzerindeki lastikler çok kötüydü. Araştırmalarım sonunda ( Fabrika ile bile görüşerek.) doğru lastiğin Anlas firmasının tubeless, MB-79 veya NF-29 modeli olduğunu öğrendim.


Her ikisinin de çok başarılı olduğunu söylediler. Ben tercihimi MB-79 dan yana kullanıp öne 2.50X17 arkaya 2.75X17 ebatlarını taktırdım. Motorun yol tutuşunu, virajlarda ki hissiyatını ve yoldaki akışını hemen fark ediyorsunuz. Bu arada ikisine Eylül 2021 de toplamda 450,- TL. civarında bir ödeme yaptım ve şu anda 10.000,- TL civarında olan sıfır motorda neden bu kadar önemli bir malzemeden kaçtıklarını gerçekten anlayamadım.
   8- Kilometre saati :

   12.500 km.de kilometre saatinin devir saati bozuldu. Servise müracaat ettim hemen sipariş verdiler 2 hafta içinde komple yenisi ile değiştirdiler.
   9- Ön dişli değişti :
    Yaptığım araştırmalar ve bu konuda teknik bilgisine güvendiğim kişilerin önerileri sonunda 12.500 km.ye gelince serviste 14.lü olan ön dişliyi 15.li olan ile değiştirdim. Arka dişliye dokunmadım. Motorun sesi azaldı düz yolda gidişi fark etti. Rampada değişen bir şey olmadı. Şayet arka dişliyi de bir diş küçüğü ile değiştirmiş olsaydım düz yolda biraz daha rahatlıyabilirdi ama bu sefer de yokuşlarda vites küçültme isteyecekti.Bu yüzden arkayı hiç ellemedim.
   10- Elcik korumalar :
   Her ne kadar eldiven kullansam da hem rüzgardan hem de arı,böcek ve araçların fırlattığı taşlardan ellerimi koruması için elcik korumalarını iyi ki almışım çok memnun kaldım. Motorumun görüntüsünü de değiştirdi.Montajını kendim yaptım çok basitti. 

 

50 cc MOTORLARDA RODAJ VE BAKIM =

 

 RODAJ, Fransızca bir kelime olup 'alıştırma' anlamına gelmektedir. Yeni işlem görmüş ya da yeni üretilmiş bazı parçaların birlikte yapacakları ilk çalışmadaki uyum sürecini tanımlıyor.

 Rodaj genelikle araç motorunun açılması olarak kullanılsada lastiklerde ve frenlerde de geçerlidir. Yeni olarak aldığımız bir aracın motorunu,lastiklerini ve frenlerini tavsiye edilen sürelerde önerildiği şekilde kullanmamız ileriki günlerde çok daha iyi verim almamızı sağlar.

 50 cc motor için rodaj hız sınırları:

-    0-150 km arasında 30 km.

-150-300 km arasında 40 km.

-300-800 km arasında 45 km.

-800-1.500 km arasında 50 km.

Bu arada 5.000 deviride geçmemek gerekiyor ayrıca çok dik rampalarda yüklü olarak veya iki kişi ile kullanılması da önerilmiyor.

 BAKIM :

 İlk bakım 500 km de yapılıyor. Bu bakımda yağ değişiyor ve tüm vida ve parçalar tek tek kontrol ediliyor.

 İkinci bakım 1.000 km de yapılıyor ve sadece yağ değişiyor.

 Bundan sonra her 2.000 km.de bakıma giriyor ve gerekli kontroller yapılıyor.

 Benim motoruma 0.8 lt Castrol Power 1 , 10W-40 lık 4 zamanlı yağı koyuyorum ve 2.000 km.de mutlaka değiştiriyorum.


 Ayrıca sık sık lastik havalarını, zincir gerginliğini ve arka fren ayarını kontrol ediyorum.

 

 

 NEDEN 50 CC.LİK CUB MOTOR ALDIM.

 2006 senesinde yeniden günlük hayatıma dahil olan bisiklet ile 2011’e geldiğimde uzun turlara çıkmaya başladım ve 2020 senesine kadar Türkiye’nin ve Avrupa’nın büyük bir bölümünü bisikletimle karış karış gezmiştim. Bununla ilgili yol anılarımı ‘’kayapalancilar.blogspot.com’’ isimli bloğumda detaylı olarak anlattım.

 2020’nin ekim ayında hem diz kapağımdaki sıvı kaybını daha idareli kullanmak hem de yaşım gereği pek genç sayılmayacak bedenimi daha az yormak dolayısıyla daha uzun yıllar turlarımı yapabilmek için motorlu bisiklete ( Yuki Gusto 50 cc. )geçmeye karar verdim. Bu arada asla vaz geçemeyeceğim bisikletimi de E-BİKE yani pedal destekli bisiklet (Shimano steps motorlu Kron ETX-500 ) olarak değiştirdim. Bundan böyle uzun turlarda motorlu bisikletimi şehir içlerinde de bisikletimi kullanacağım.

 Motorum resmi kayıtlarda 45 km hız sınırlaması olan  motorlu bisiklet olarak geçiyor. Zorunlu trafik sigortasından ve MTV’den muaf, B ehliyeti ile kullanılabiliyor ve diğerleri gibi 2 yılda bir TÜV TÜRK’de muayene oluyor.

 17 inç jantlara ve 4 zamanlı, 4 vitesli yarı otomatik Euro-4 normlarında 50 cc.lik bir motora sahip. 3 litre kapasiteli deposu ile 150 ile 200 km arasında yol yapıyor. 50 cc lik motorların tamamı için geçerli olan 45 km.lik yasal hız sınırlaması bence de çok doğru olmuş. Diğer motorları kullanmadım ama benim motorum ile 40-45-50 km hızlarda çok keyifli ve rahat bir sürüş yapıyorsunuz. 80 hatta 90 km.ye kadar hemen çıkabiliyor ancak motor son derece güvensiz hale geliyor ve kuvvetli vibrasyon başlıyor. Bunun sonucunda da vidalarda gevşemeler plastik akşamlarda çatlamalar oluşuyor. İşte genel olarak genç kullanıcıların ortak şikayeti olan titreme ve vidaların gevşeyip dökülmesinin sebebi budur. Bu sebepten 50 cc motorları genç kardeşlerime pek tavsiye etmiyorum.

 Benim motorum şu anda 7.000 km.yi geçti ve ilk 500 km bakımındaki sıkma kontrolünden sonra ne bir tane vida gevşedi ne de titreşim oldu. 50 km.yi geçmediğiniz zaman motorun sesi de az oluyor. Her 2.000 km götürdüğüm bakımlarda sadece yağı değişti ki bu da sakin kullanmam sayesinde oldu. Kısaca sakin kullanabilecekseniz bu motorlar şehir içinde veya kısa mesafeli ulaşımlarda ihtiyacınızı karşılayacaktır. Ben Silifke-Taşucu bölgesinde yaşıyorum ve bu yöredeki köylülerin de tercihi benimkine benzer motorlar. Motorları günlük hayatlarında her işlerinde ( şehire,tarlaya,pazara hatta gezmeye ) uzun yıllar sorunsuzca kullanıyorlar bunun da sebebi çok sakin sürmeleri. Yorumlarda Çin malı olmasından dolayı yapılan eleştirileri pek fazla hak etmediğini düşünüyorum. Sonuçta belli bir teknoloji ile çok büyük sanayi tesislerinde bir ihtiyacı karşılaması için üretiliyorlar ve ciddi satış rakkamlarına ve pazar payına sahip. Üretimden tüketiciye kadar milyonlarca insan bu motorlardan ekmek yiyor. Bu motorların fiyatını da göz önüne alarak benim düşüncem kesinlikle olumludur. Alan ve alacak arkadaşlara keyifli sürüşler diliyorum.    

 

 

CUB MOTOR NEDİR ?

 

 


1-Cub motor nedir?

 Ben cub motor almadan önce uzunca bir araştırma yaptım ve iyice aklıma yattıktan sonra tercihim bu yönde oldu. Öncelikle tarihçesinden başlamak istiyorum.

 1958 yılında yarış motorları üreten Honda’nın sahipleri SOİCHİRO HONDA ve TAKEO FUJİSAWA Almanya’da üretilen moped ve scuterleri incelemiş ve ikisinin karışımı hem şehir içinde hem de kırsalda bozuk yollarada tüm dünyanın kullanabileceği bir motor yapmaya karar vermişler.O yıllarda pek fazla asfalt yol yokmuş.

 Cheap urban bike ( ucuz kırsal motoru )nun baş harflerinden oluşan CUB motor skuterdaki kayış,küçük tekerlek ve saç kaporta yerine sağlam çelik iskelet ( underbone motorcycle ),daha büyük lastikler,daha hafif plastik kaporta ve çok ekonomik yarı otomatik 4 vitesli motor ile donatıldı.

 Sonunda Honda e-type CUB 50 motorsiklet ortaya çıktı. Zamanla 70 ve 90 cc.lik modeller ile dünyayı kasıp kavurmaya başladı. Öyle ki Avrupa’da Vespa’yı bile geçti. Günümüzde süper Cub 125 modeli ile 100 milyon adet rakkamına ulaştı.

 Uzunca bir zamandır bu motorları sadece Honda değil birçok ünlü ve daha az ünlü markada üretiyor. Şu anda ülkemizde bütün yerli motorsiklet firmaları da Cub modelini üretiyorlar.

 Çin menşeyli olup ülkemizde üretilen Cub motorların hepsinin motorları neredeyse aynı, fark sadece kaporta ve üzerindeki far,sinyal,km saati bagaj gibi kısımlarında dolayısıyla motor yedek parçaları her yerde var ve çok ucuz. Hani eskiden yerli arabalar için parçası bakkalda bile bulunur derlerdi ya işte bunları da köylerdeki tamirciler bile onarabiliyor. Hem motor hem kaporta parçaları çok ucuz. Durum böyle olunca motorun fiyatı da neredeyse bisiklet ile aynı. Mesela ben motorumu Ekim 2020 de 7.000 liraya aldım. Ocak 2020 de almış olsaydım 5.000 lira ödeyecektim.

4 Nisan 2021 Pazar

NEDEN MOTOSİKLET ALDIM.


    2020 senesinin Ekim ayının son günlerinde uzun araştırmalardan sonra bir motosiklet almaya karar verdim. Çevremdeki herkesi şaşırtan bu kararım tabi ki mantıklı ve geçerli sebeplere dayanıyor. Şimdi sırayla bunlara bakalım.
   Son yıllarda sol dizimde oluşan sıvı kaybının daha az zarar görmesini sağlamak için 2019 senesinde pedal destekli e-bike aldım. Şehir içinde bu bisikletimi kullanıyorum. Uzun turlarıma sağlığım elverdikçe devam etmek istiyorum. Bu turlarım zorlu ve yorucu olabilir ancak verdiği huzur ve mutluluk bana her şeyi unutturuyor. Bisiklet,çantalarım ve ben toplamda yaklaşık 150 kg.lık bir ağırlık oluşturuyoruz ve bu yükü bacakların yani dizlerim taşıyor.Hem dizlerimi hem de kalbimi korumak için bundan sonra yapacağım uzun ve günlük turlarımı motosiklet ile yapacağım. Bu arada motorlu bisiklet demek daha doğru olacak çünkü 50 cc gücünde ve yasal hız sınırı 45 km. Şimdi sizlerin '' yakında daha güçlüsüne geçersin '' dediğinizi duyar gibiyim ancak ben pek öyle düşünmüyorum. Uzun turlarımda yavaş sürüp çevremdeki güzelliklerin tadını çıkartmayı çok seviyorum bu motoruda aynı şekilde kullanmaya kararlıyım. Sadece daha az yorulup terleyerek varış noktama ulaşacağım böylece hem orayı gezecek daha fazla zamanım hemde gücüm olacak. Bisiklet turlarımda bazen öyle günler oluyordu ki yorgunluktan çadırımı kuracak hatta yemek yapacak gücüm bile kalmıyordu. 
   Yeni tur arkadaşımla yaşadığım yol anılarımı sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. 

   

PAHALI MOTOR VE MALZEMELER GERÇEKTEN GEREKLİMİ ? :

       2011 senesinde bisiklet yeniden hayatıma girdi. Yeniden diyorum çünkü en son olarak bisiklete 1973 senesinde, motosiklete de 1985 de ...