Silifke bölgesindeki yerli halk ile sohbet ederken gezgin olduğumu öğrenince bana yeni yerler tavsiye ediyorlar. Uzuncaburç'daki müze görevlisi de
- hazır buraya kadar gelmişsin neden Kızılgeçit'i görmüyorsun deyince hemen rotamı oraya çevirdim.
Kızılgeçit , Torosların Limonlu deresi vadisinde yer alan,Silifke'ye 45 km uzaklıkta şirin bir köy. Lamos kanyonunda bulunan vadinin ortasından geçen derenin kenarında 3 adet alabalık restoranı bulunuyor. Kızılgeçit vadisinin iki yanında antik kent ve kale yerleşimleri yer alıyor. Bu tesislerde ister yemek yiyebilir, isterseniz piknik yapabiliyorsunuz.Yemekten sonra ikram edilen kahvenizi Tarz'ı hususi olarak tercih etmenizi öneririm. Ben girişteki ilk tesiste oturdum.Hafta içi olduğu için oldukça tenha idi bu yüzden sahibi ile sohbet etme fırsatımız oldu. Kendisi bana Taşkale'yi mutlaka görmemi tavsiye etti. Eve dönünce rota çalışmalarına başladım. Yolda görülmesi gereken yerler konusunda da yine Silifke'li dostlarımdan yardım aldım. Bunlardan ikisi tesadüfen tanıştığım motorcu arkadaşlar. Birinin optik dükkanı var diğeri Bim'de mağaza müdürü.
İki gün sürmesini tahmin ettiğim turum için 13.Eylül.2021 Pazartesi günü sabahı kıymetli eşimin arkamdan döktüğü su ve hayır duaları ile yola çıktım. Eşinizin ve çocuklarınızın hayır duaları ve iyi temennileri sizi yolda karşılaşacağınız zorluklardan ve kazalardan koruyor. İlk günün hedefi 190 km. mesafedeki Taşkale , Silifke'ye de 140 km. uzaklıkta.
Silifke'den Kırobası (Mağara ama halk arasında Mara deniyor ) yolunu takip ederek yavaş yavaş Torosları çıkmaya başladım. Kırobası yolumun üzerindeki 1.410m rakımlı en büyük yerleşim yeri. Burası Roma ve Bizans döneminde yayla olarak kullanılmış. Su hariç gerekli erzak alışverişimi yaptım. Su almadım çünkü Torosların her tarafında buz gibi su bulmak mümkün. Motorumun deposu 3,5 litre olduğu için yanımda daima 1 litre yedek benzin bulunduruyorum. Torosların yaylalarıda su bol ama benzinlik o kadar yaygın değil. Ancak çok zorda kalırsanız köylüler size 1-2 litre veriyorlar çünkü her evde motosiklet var.
Kırobası'nda yol ikiye ayrılıyor. Sol taraf Mut'a gidiyor ki ben daha önce Toroslar turumda bu yolu kullanmıştım.Ben bugün sağ tarafa yani Karaman yoluna gideceğim. Yolda çalışma vardı ve yaklaşık 15 km malzeme seriliydi, neden bu kadar uzun mesafeye malzeme serip beklerler anlam veremiyorum. Motorun ve çantalarımız her tarafı toz oldu. Neyse ki çantalarım içine toz ve su almıyor. Bu arada sürekli çıkıyorsunuz ama yavaş yavaş olduğu için keyifli oluyor. Önce yolun sol tarafında ana yoldan 2 km içeride Şifalı suya geliyorsunuz. Bu sudan yeteri kadar içebilirseniz mide ve bağırsaklarınızı temizliyormuş ben fazla içemedim buna rağmen etkisini gösterdi.Tekrar ana yola dönüp 15 km daha giderseniz Güldere sapağına geliyorsunuz.
Yola çok yakın bir yerde Yeni Güldere kuruluyor. Sizi çok modern yapıları ve yolları olan küçük bir köy karşılıyor.Eski Güldere köyü 14 km ileride Gödet saklı cennet adıyla Gödet kanyonunda bulunan gerçek bir saklı cennet. El değmemiş doğal güzellikleri ve yamaçlarındaki tarihi kalıntıları ile kanyonun yapısı seyrine doyumsuz bir manzara sunuyor. Köyün içinden geçip yolu takip ederseniz Hitit, Roma ve Bizans dönemlerine ait kale, kaya mezarları, yerleşim ve dini merkezleri görüyorsunuz.Kanyonun başlangıç noktasından Ernek mevkiindeki kaynaktan doğan dere köyün içinden geçip Gödet barajını besliyor. Dere boyunca kanyon o kadar dik ve yüksek ki sadece gökyüzünü görebiliyorsunuz. Köyde bakkal yok ama dere kenarında çok güzel piknik yapacak doğal yerler var. Henüz vakit erken olduğu için yola devam ediyorum ancak bir daha bu tarafa gelirsem kesinlikle dere kenarında çadır kurup gece kanyonun arasından gökyüzünü seyretmek istiyorum.
Ana yola çıktıktan 9 km sonra Karaman istikametini bırakıp Üçbaş tarafına dönüyorsunuz. 5 km sonra da tekrar Karaman'dan gelen diğer yola bağlanıyorsunuz. İçtiğim şifalı su beni öylesine acıktırdı ki yemek hazırlamak yerine yol kenarındaki et lokantalarında birşeyler yemek daha kolayıma gitti. 3 adet restoranın hepside çok güzeldi. Tesisin sahibi istersem buraya çadır kurabileceğimi söyledi ama ben Taşkale'nin gece atmosferini merak ettiğim için kendisine teşekkür edip ayrıldım.
Hemen yakında ki Manazan Mağaralarını gezemedim çünkü akşam oluyordu ve mağaralar yoldan bayağı yukarıdaydı. ( Ancak yürüyerek ulaşılabiliyor.) Manazan mağaraları, 14 asır öncesinden kalma, 5 katlı bir yerleşim yeri. Şu anda 3 katı ayakta kalmış olan yapı ölüler meydanı, at meydanı ve kum kale bölümlerinden oluşan 60 odaya sahip. Yoluma devam edip Taşkale'ye geldim.
Taşkale, Atatürk'ün babası Ali Rıza efendinin kendisinin ve babasının doğduğu köy yani Ata yurdu. Ali Rıza Efendi dahasonra Selanik'e taşınmıştır. Aynı zamanda tahıl ambarları ile ünlü. Killi kireç taşından oluşan yüksek bir kaya kütlesine oyularak yapılmış 250'e yakın ambar mevcut. Kireç taşının nemi ve ısıyı sabit tutma özelliğinden dolayı tahıl ürünleri çok uzun yıllar ( 30 yıl ) bozulmadan saklanabiliyor.
Uzuncaburç'a giderken hep Cambazlı Kilisesinin tabelasını görürdüm ama hiç kısmet olmamıştı. Cambazlı kilisesini de ziyaret edip Silifke, Taşucu üzerinden hava kararmak üzereyken eve geldim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder