22 Eylül 2024 Pazar

PAHALI MOTOR VE MALZEMELER GERÇEKTEN GEREKLİMİ ? :

 

     2011 senesinde bisiklet yeniden hayatıma girdi. Yeniden diyorum çünkü en son olarak bisiklete 1973 senesinde, motosiklete de 1985 de binmiştim. Aldığım bisikletlerde, çevremin dolduruşuna gelerek mevcut malzemeleri gereksiz yere üst seviye donanımlar ve geç patlayan lastikler ile değiştirdim. Bu arada üstündeki sıfır ayarındakileri satıcıya bırakıyor lüzumsuz masraf ediyordum. Psikolojik olarak bunların daha kaliteli ve uzun ömürlü olduğuna inanıyordum. Ancak aradaki fiyat farkını dikkate almıyordum. Bisiklet ile Avrupa'yı dolaşmaya karar verince çelik kadrolu ve çok kaliteli bir bisiklet aldım ancak bununla yetinmeyip göbeklerini, frenlerini, vites sistemini, jant ve lastiklerini kısaca kadrosu hariç her şeyini değiştirdim. En pahalı Alman malı tur çantaları ve kamp malzemesi aldım. İlk seyahatimi Fransa'ya yaptım. Paris'ten tura başladıktan sonra yolda karşılaştığım turcuların bisikletlerini ve malzemelerini görünce çok şaşırdım. Bisikletleri ve malzemeleri gayet sade ve sıradandı. Oturdukları evler, arabaları, cep telefonları v.s. hep abartısızdı. Bizim gibi marka saplantıları yoktu. Kimse kimsenin arabasıyla, eviyle, işiyle ilgilenmiyordu. Bizde sohbet önce nerelisin ile başlar daha sonra ne iş yapıyorsun, ne maaş alıyorsun çocukların ne iş yapıyor gibi özel sorularla devam eder siyaset ile sonlanır. Bunların hepsi kişinin özelidir ve Avrupa'da sorulmaz. Bizde bir daha asla görüşmeyeceğin  biriyle otobüste veya parkta karşılaşırsın 5-10 dakika sohbet eder ayrılırsın ama bu arada herkes birbirinin her türlü özelini öğrenir ,ne işe yarayacaksa. Beni rahatsız eden ikinci olumsuzluk da marka takıntımız. Kıyafetten telefona ,saatten, arabaya, motora kadar kullandığımız her şeyde marka takıntımız var ve nedense bir türlü doymuyoruz. Her model değişikliğinde ne yapar eder ona ulaşmaya çalışırız. Avrupa'da gelişmiş ülkelerin başkanları veya yöneticileri işe bisikletle giderken bizde son model araçlardan oluşan konvoylar olmazsa olmaz. Çünkü İTİBARDAN TASARRUF EDİLMEZ. 

     Avrupa'nın pek çok ülkesini bisiklet ile dolaşınca her şeyi daha yakından görebiliyorsunuz. Özellikle Akdeniz ülkeleri Yunanistan, İtalya, Fransa, İspanya, kuzeyde Norveç, İsveç, Finlandiya, İngiltere çok sade yaşayan ülkeler. Dünyanın her yerinde toprak sahibi olan İngiltere'nin parlamenterlerin toplandığı salonun kaç asırdır aynı sadeliğinde olmasına karşın bizim meclis binasının sık sık yenilenmesi ve lüksü. Ayrıca İngiltere Başbakanının 1735'den beri kullanılan Downing sokağı 10 numaradaki makam konutu. Bizde de tarihi Çankaya Köşkü var ama Atatürk ile ilgili olduğu için kaderine terk edilmiş. 

     Döndükten sonra hayatımda bazı değişiklikler yapmaya karar verdim. İlk önce başkalarının ne dediğinin ne düşündüğünün nasıl yaşadığının  benim için hiç önemli olmaması ile başladım. İsteyen istediğini yapabilirdi ama benimkine de karışamazdı. Meraklı sorulara " Yaşımı, maaşımı ve işimi bilmiyor hatta hatırlamıyorum " cevabını veriyorum. Daha sonra yaşantımı aşama aşama sadeleştirdim. Daha sade bir araba, daha sade bir ev ,daha sade motosiklet ve gereksiz harcamaları durdurma. Paranın ve eşyanın kölesi olmadan, başkaları ne der diye umursamadan yaşamak meğer ne kadar güzelmiş. Hayatımı ve yaşadıklarımı başkaları ile daha az paylaşır oldum. Yapacaklarımla ilgili planlarımı önceden çevreme söylemekten vaz geçtim. 

     Dizlerim benden şikayetçi olmaya başlayınca üst seviye donanımlı elektrikli bisikletimi satıp parasıyla yine elektrikli daha sade bir bisiklet ( Dahon vitesse D-8 + Alba marka elektrik destek sistemi ) ve 50 cc hacminde yerli malı bir motosiklet ( Yuki Gusto 50 cc. ) aldım. Bir bisiklet satıp elektrikli bisiklet ve motosiklet alınabiliyormuş.


Bu motosikletimle İç Anadolu, Ege, Marmara ve Akdeniz bölgesini gezdim. Yolda ya da mola yerinde karşılaştığım motorcuların biraz şaşkın biraz küçümser bakışlarını hiç umursamadım. Çünkü hızlı geçtikleri yerlerde neler neler kaçırmışlardı bir bilseler. Motorum çok ilkel bir yöntem ile gücü arttırıldığı ve düşük kaliteli malzemelerden üretildiği için içime sinmiyordu ve uzun tura giderken kafamda soru işareti kalmasın diye 2023 senesinde 125 cc hacminde daha kaliteli ama pahalı olmayan Hint malı TVS Raider 125 motoru aldım.

Artık turlarıma ve günlük ulaşımıma bu motorumla devam ediyorum. Benim için gayet yeterli. Eski motorumu da 35.000 liraya satarak yeni motorun yarı parasını çıkarmış oldum. 

     Ünlü markalı ve yüksek cc.li makinesi olan motorcular benimle farklı düşündüklerini  söylüyorlar ama ne yapalım bu da benim tercihim. Fazla uzağa gitmeye gerek yok , komşumuz Yunanistan'a gidip orada nasıl yaşadıklarına bakmak yeterli. Evleri, arabaları, motorları gibi her şeyleri son derece sade ve abartısız. Kredi kartı yerine nakit kullanıyorlar yani onlara ait olmayan bir parayı harcamıyorlar. bunu pek çok Avrupa ülkesinde de gördüm.

     Bazıları bunu görüp '' pahalı motora mı binmek yoksa Dünyayı mı gezmek '' fikrini düşünüp motosikletini satıp ucuz küçük cc.li bir makine ile dünyayı dolaşmaya çıkıyorlar. You Tube'da bununla ilgili bir sürü örnek bulabilirsiniz. Aslında yine You Tube'da bu konuda yüzlerce çekim de var.

Noraly ve motoru


Mesela küçük motorlarla dünyayı gezen Itchy Boots yani Noraly ismindeki Hollandalı hanım milyon Euro'lar kazanmasına rağmen 2025'de tura çıkacağı motor revize edilmiş 1987 model ( kendisi ile aynı yaşta ) Yamaha Tenere 600 . Bir önceki motoru da Honda CRF-300 idi.

     Benim gibi düşünen kesim sadece kırsalda yaşayanlar. Evleri, arabaları, motosikletleri, cep telefonları kısaca her şeyleri çok sade.  Onlarda kredi kartını genellikle kullanmıyorlar. Ellerindeki her şey sadece amaca hizmet etmek için.

   


 Şehirlerde ise herkes hatta asgari ücretle çalışanlar bile, ne pahasına olursa olsun en pahalı telefonu alıp, marka yerlerde yemek yiyip , marka kıyafetleri ile marka kahve dükkanlarına takılıyorlar. Çünkü bulundukları çevrede barınabilmek için bunları yapmak zorunda olduklarına inanıyorlar. Düzenin kölesi olduklarını ne zaman fark edecekler.

     Şimdi burada size yüksek cc.li pahalı motorlar mı yoksa benim kullandıklarım mı muhabbetine girmeyeceğim. Çünkü bunun sonu yokmuş, öğrendim. Ayrıca herkes mutlu olacağı motosikleti alsın ve kullansın ama bana da karışmasınlar. Motosiklette önemli olan kıyafet ve sürüş kurallarıdır. Öncelikle sürüş teknikleri derslerini almadan ve you tube da yüzlerce eğitim videosu seyretmeden yola çıkmadım. Bu videoları halen daha seyrediyorum. Bundan sonra kıyafet geliyor. Kask, eldiven, mont, pantolon ve ayakkabı. Söz konusu malzemeleri alırken yanınızda tecrübeli bir motorcu arkadaşınızın olması iyi olur. Size bir anımı aktarayım. Bir arkadaşım ile mont almaya gittik. XL bedeni giydim üstüme çok iyi oturdu, tamam alıyorum dedim ama arkadaşım boğazındaki çıtçıtı kapat ve boynunu sağa sola çevir dedi. Olmadı boynum rahat dönmedi ve 2XL  bedenini aldım. İyi ki arkadaşımla gitmişim.

     Bundan sonra gerekecek malzemeleri ( tur çantaları, kamp malzemeleri, günlük kullanımlar için heybe ,vs. ) zaman içerisinde ihtiyacınız oldukça araştırarak temin edebilirsiniz.

     Sonuç olarak benim TVS Raider 125'i tercih etmemin sebebi:

     1- Her tarafının özellikle motorunun basit olması. Çok karmaşık ve fazla elektronik olmaması.  Dolayısıyla oto tamircileri dahil her yerde tamirinin kolayca yapılabilmesi.

     2- Motorun hafif olması -120 kg. Hem hakimiyet bakımından hem orta sehpaya alırken hem de yattığı zaman kolay kaldırılması için.

     3- Her yerde yetkili servis bulabilme kolaylığı. 

     4- Yedek parça ve bakım ücretlerinin ucuz olması.

     5- Tek silindirli olmasına rağmen titreşimin az olması, sele yüksekliğinin uygunluğu ve uzun yolda yormaması.

     6- Yakıt tüketiminin ekonomik olması ( 100 km.de 1.6 litre ) ve 10 litrelik  depo menzilinin 600 km olması.

     7- Benim kullanış şeklime göre titreşiminin olmaması. Uzun turlarda sürücüsünü yormaması.

     8- Torkunun çok iyi olması ve devri düşse bile vites küçültmeye ihtiyaç duymadan toparlayabilmesi.

     

     

      

18 Eylül 2024 Çarşamba

KEMALİYE TAŞ YOLU TURU

 


    Burdur Gölhisar'da yaşayan can arkadaşım Mehmet Ertürkmen ile yaz başından bu yana Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bir tur yapmanın planlarını yapıyorduk. Mehmet emekli öğretmendir. Hem moto karavan hem de çekme karavan sahibi gerçek bir maceraperest, Burdur Gölhisar'da yaşıyor. Daha doğrusu oradan daha çok bir yerlerde karavanıyla gezerken bulabilirsiniz kendisini. Ayrıca çok deneyimli bir motosiklet sürücüsüdür. Kendisiyle bir akşam vakti Köprülü kanyonda tanıştık ertesi gün Ermenek'e kadar sürüp ertesi gün ayrılmıştık. Görüşmeye devam ettik daha sonra Melikler vadisinde çadır kurduk. Bir kaç kere yolum Gölhisar'dan geçince yanında kaldım ve bana çevreyi gezdirdi. Havaların çok sıcak gitmesi yüzünden Eylül ayının gelmesini bekledik.. Nihayet beklediğimiz ortam oluştu ve Mehmet Antalya üzerinden bize Tisan'a geldi. Sahil yolu çok sıcak ve kalabalık olduğu için Alanya'dan yukarıya çıkıp Sarıgaziler, Ermenek, Gülnar yolundan serin serin motorunu sürdü. 2 gece bizde kaldı bu sefer ben ona bu bölgeyi gezdirdim. Rota çalışmamızı yapıp Pazartesi sabahı  yola çıktık. 

     09.Eylül. 2024 - Pazartesi : Silifke'de hem Mehmet'in ilaçlarını aldık hem de Motorcu duayen arkadaşım Selman Usca' dan rotamızda bizim bilmediğimiz yerleri not aldık. Erdemli TVS servisinde motorumun 6.000 km bakımını yaptırıp ( sadece yağ değiştirdim ) Mersin Çeşmeli'den otobana girdik. Motosiklet ile ilk defa otobana girdim ve HGS kartım yoktu. Ancak 15 gün içinde alınırsa ceza uygulanmadığı için döndükten sonra Silifke PTT'den aldım. Bu arada motosikletler için 6ncı grup HGS kartı çok zor bulunuyor. Adana'da otobandan çıkıp Karaisalı'da yemek yiyip Aladağ'dan geçerek yola devam ettik. Önce asfalt olarak başladı ama biraz sonra çok bozuk bir yola dönüştü . Aslında gündüz geçebilseydik manzara çok güzeldi. Bir taraf sürekli kayalık dağ diğer taraf kah uçurum kah dere kah da ormandı. Kapuzbaşı köyüne geldiğimizde saat 21.30 olmuştu.

Kapuzbaşı köyü-Atmaca Pansiyon

Atmaca Pansiyonun sahibi Veli Atmaca'nın sıcak ve samimi karşılaması ve odaya yerleştikten sonra ikram ettiği bir demlik çay yorgunluğumuzu unutturdu. Bizi gece vakti ve o yorgunlukla kalacak yer aramaktan kurtardığı gibi ayrıca bir demlik çay, bisküvi ve üzüm  ikramında bulundu. Odamız küçük ama temiz ve rahattı. Tüm duvarları ahşap lambri kaplı otantik bir odaydı.

   

Kapuzbaşı Atmaca Pansiyon

 10.Eylül.2024 - Salı : Bu sabah gerçek köy kahvaltısı sonrası önce tekli şelaleye sonra da üçlü şelaleye gittik. Hepsi de kayaların arasından çıkıyordu ve görüntü gerçekten muhteşemdi.
Kapuzbaşı şelalesi

Doya doya seyredip oradan ayrıldık. Öğle saatlerinde Develi'ye geldik ve acıkmamış olmamıza rağmen Develi cıvıklısını yemeden geçmedik.  Tomarza, Pınarbaşı'nı geçip Gürün'e geldiğimizde güneş batmak üzereydi. Öğretmen evinde yer bulamayınca 38 km daha sürüp Darende'ye geldik. Burada da öğretmen evi ve otel dolu olunca merkez camisinin mescidinde ( öğretmen evinin önermesi ve imamdan izin alarak ) uyku tulumlarımızı serip, bahçesinde kimse olmadığı için benzinli ocağımda yaptığım çayı içip 12 gibi yattık. Mescit çok temiz ve rahattı aynı zamanda hem bizim hem de motorlar için güvenliydi. Yanındaki tuvaletlerde duş bile vardı. Duvardaki prizde tüm cihazlarımızı şarj ettik.

     11.Eylül.2024- Çarşamba : Bugün Amerika'nın Irak'a girmek için kendi vatandaşlarını bile gözden çıkartıp 2001 yılında ikiz kuleleri vurmasının 13. yıl dönümü. Mescit gerçekten çok temiz ve rahattı. Mescitin yan tarafında caminin kafesinde 10 liraya mercimek çorbası 1 liraya çay içip yolun karşısındaki öğretmen evinde kahvaltı yaptık. Öğlenden önce Malatya'ya vardık. Önce bisikletçi arkadaşım Mustafa Ekici'yi ziyaret edip geçmiş olsun dedim. Depremde hem evi hem de dükkanı tamamen yıkılmış bir tek parça bile kurtaramamıştı canından başka. Yavaş yavaş yaralarını sarıyor. Malatya'daki caddelerde sağlı sollu konteynır dükkanlar var. Ufacık konteynırda ne kadar malzeme ile iş yapılabilirse Allah yardımcıları olsun. Malatya'dan ayrılıp Nemrut'a çıktık. 11 yıl önce 2013 senesinde Mustafa Ekici'nin düzenlediği ilk Malatya Bisiklet Festivalinde 20 inch katlanır bisikletim ile Nemrut'da heykellere kadar çıkmıştım.

Nemrut'a 2013 senesinde bisiklet ile çıkışım .

Bu defa motor ile çıkınca kendimi bir kere daha tebrik ettim. Nostalji olsun diye bisikletle olan pozumu motorla da yeniledim.
Nemrut Dağı

  
Nemrut dağı
     Nemrut'tan sonra Ergani'ye gidip Mehmet'in arkadaşı Kadir beyi ziyaret etmek istiyoruz. Nemrut'tan inerken Pazarcık'tan ayrılıp Pütürge üzerinden Ergani'ye giden kestirme bir yol var ancak çok virajlı ve bozuk olduğu için daha uzun olmasına rağmen asfalt ve düz olduğu için Malatya'ya inip Elazığ üzerinden Ergani'ye gittik. Kadir bey Ergani'den önce Gölhisar kaymakamıydı ve Mehmet ile oradan tanışıyorlar. Kendisi çok düzgün bir insan zaten Gölhisar'dan ayrılırken sevenleri çok üzülmüşler. Bizi önce evinde ağırladı sonra kalacağımız otele gönderdi.
Ergani Makam dağı

     12. Eylül.2024- Perşembe : Sabah Kadir beyin Kaymakamlıktaki odasına gittik ve hep beraber Makam dağına çıktık. Burada iki kutsal yer bulunuyor. Bir tanesi Zülküf Peygamberin makamı diğeri de Meryem Ana kilisesi. Kadir beyi daha fazla meşgul etmemek için veda edip ayrıldık.
      Sırada Elazığ var. 2011 senesinde oğlum Barlas askerliğini Elazığ'da yaptı. yemin töreni için iki kere gelmiştik. Deprem Elazığ'a da çok büyük hasar yapmış. Çok üzüldüm.
Elazığ Kapalı Çarşı

Mehmet'e şehri gezdirip ( özellikle Kapalı Çarşıyı ) Pertek feribotu ile Munzur'dan karşıya geçip Tunceli'ye gittik. Kapalı çarşıdan Orcik ve Elazığ leblebisi aldık. Elazığ'ın kendine has dekore edilmiş kahvelerinde çay içtik.
Pertek feribotu

Birinci gece İl Özel İdaresi misafirhanesinin bungalovunda ikinci gece öğretmen evinde kaldık. İkinci gün Ovacık'a ve Munzur Gözelerine gittik akşama Tunceli'ye döndük. 
Ovacık Munzur Gözeleri
     13. Eylül.2024 : Cuma :

     Öğretmen evinde kahvaltı yoktu. Yolumuz uzun olduğu için erkenden yola çıkıp Çemişgezek'e geldik. Çarşı içinde genç bir arkadaşın çalıştırdığı basit pastanede çay ve poaça yedik. Bu yaşında her şeye küsmüştü çünkü Üniversite mezunu olup  KPSS sınavından yüksek not almasına rağmen her seferinde mülakatta elenmesine isyan ediyordu. Büyük ideallerle okulu bitirip gelecek hayallerinin yıkılması sonunda açtığı küçük dükkanda sadece poaça, simit ,çay ve dondurma satarak hayata tutunmaya çalışıyordu. Ne acı değil mi. Birilerinin çocukları göstermelik bir sınav ile Belediyelere veya Meclise girsin ve bu gencin hakkını yesinler. Yolun buradan sonraki bölümü muhteşemdi. Sol tarafta çok derin ve dar bir kanyon daha sonra yerini Karasu nehrinin başlangıcına terketti. Bu arada bir zamanlar Vali adıyla Tv.de dizisi de oynamış olan Muhsin Yazıcıoğlu Köprüsünden geçtik. Gerçekten çok zor bir yere yapılmıştı.
Muhsin Yazıcıoğlu köprüsü
     Öğle saatlerinde Kemaliye'ye vardık. Kemaliye Karasu nehri kenarına kurulmuş, ahşap evleri dağın yamacında orman içine serpiştirilmiş adeta bir huzur yeri. Her evin şekli bir birinden farklı. Sokakların tamamı Arnavut kaldırımı yani parke taş kaplı. Kemaliye'den ayrıldıktan biraz sonra İliç yol ayrımı köprüsünde Taş yola geliyorsunuz.
Kemaliye Taş yolu başlangıcı

Bu gezinin amacı Kemaliye Taş yolu ve Karanlık Kanyonu geçip hacı olmaktı. Burası kazma kürek ile tamamen insan eliyle kazma kürek ile132 yılda yapılmış. Tünel ara ara bağlantı yollarından oluşuyor. Bir tarafı kayalık dağ, diğer tarafı tehlikeli uçurum olan bir kanyonda. Aşağıdan da Fırat nehri akıyor. Buranın bir bölümünde de tekne turları var. Yolun tamamı 7 km. ve çok dikkatli sürmek gerekiyor.  https://youtu.be/75UdUQSoHws?si=x5KVvc-zftRfIlIJ : Taş yol belgeseli.

     Akşam üstü Divriği kasabasında önce Ulu Cami ve Darüş şifa'yı gezip sonra yemek yedik. Kangal'a geldiğimizde hava kararmıştı ama kalacak yeri önceden ayarladığımız için rahattık. Kangal öğretmen evi yeni yapılmış çok güzel bir yer. Sabah erkenden kahvaltı yapıp ayrı ayrı yola çıktık. Burada yolumuz ayrıldı çünkü ben Kozan'da yatıp Pazartesi günü Tisan'a döndüm. Mehmet hiç yatmadan Konya üzerinden Gölhisar'a gitti. İkimizin de çok memnun olduğu çok keyifli bir gezi oldu. Teşekkürler Mehmet çok keyifli yol arkadaşlığın için. Bu arada motor konusunda da çok tecrübeli olan arkadaşımdan pek çok şey öğrendim. 
     Bu gezide toplam 8 günde 2.560 km yol yaptık ve ben 26.5 litre benzin tükettim. Mehmet'in motoru 250 cc olduğu için biraz daha fazla tüketti. Bir gece pansiyonda, bir gece bungalovda, bir gece mescitte ,bir gece otelde ve 3 gece de öğretmen evinde yattık. Maalesef hiç çadır kurmadık. Kemaliye'de kurarız diye düşünüyorduk ama saat çok erken olduğu için orada da gerek kalmadı. Çok zorlu yollardan geçtik ama motorlarımız bizi hiç üzmedi.
     

27 Ağustos 2024 Salı

B-1 EHLİYETİ İLE 125 CC'LİK MOTOSİKLET NASIL SÜRÜLECEK.


   Bazı Avrupa ülkelerinde B ehliyeti olan sürücüler belli bir eğitimden geçtikten sonra 125 cc hacmine kadar olan motosikletleri sürebiliyorlar, yani bu motorlar için ayrı bir ehliyet almaları gerekmiyor. Bizde de uzun zamandır bununla ilgili haberler çıkıyordu. En nihayet 2023 senesi yaz sonuna doğru İç İşleri Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığının bu konuda çalışma başlattığı açıklandı.  Beklenen yasa Şubat-2024 de çıktı ve Mart ayında revize edilerek son halini aldı. Ancak bazı sürücüler yasayı tam olarak incelemeden B ehliyetleri ile motorlarını sürmeye başladı ve hem ceza yediler hem de motorları parka çekildi. A-1 ehliyet sürecini tamamlamış biri olarak işin doğrusunu size detaylı olarak anlatacağım.

   Öncelikle aşağıdaki belgeleri hazırlayıp güvenilir bir sürücü kursuna müracaat ediyorsunuz. Sizden istenen belgeler şunlar.

   1- Motosikleti her hangi bir ticari faliyette KULLANMIYOR olmak.

   2- En az 2 yıllık B ehliyet sahibi olmak

   3- Son 5 yıl içinde ehliyetin herhangi bir sebeple iptal edilmemiş olması.

   4- Sürücü olmasında sakınca olmadığını gösterir sağlık raporu. (Göz doktorundan )

   5- Okul diploması

   6- 2 adet son 6 ay içinde çekilmiş fotoğraf ( son 6 ay içinde çekilmiş ve daha önce 2 ayrı yerde kullanılmamış olmak. Bu benim başıma geldi son 6 ayda çekilmiş ancak 2 ayrı yerde kullanılmış fotoğrafım sistemde ortaya çıktı ve tekrar fotoğraf çektirmek zorunda kaldım.)

    SÜRÜCÜ KURSUNA MÜRACAAT VE SONRASI :

   Sürücü kursu evraklarınızı Milli Eğitim Bakanlığının sistemine yüklüyor, kabul edildikten sonra  gerekli kurs ücretini ( 8.500,- TL. ) yatırıyorsunuz. Belirlenen gün ve saatlerde 8 günde en az 8 saat eğitim pistinde motosiklet sürüyorsunuz. Şayet eğitmeniniz yeterli görmezse bu süreyi ücretsiz olarak uzatabiliyor. Bu dersler sadece sürücü kursunun pistinde ve kursa ait motosikletler ile oluyor. kendi motorunuzla eğitim alamıyorsunuz. Bu arada kask, yelek, dizlik ve dirseklik gibi koruma elemanlarını takmak zorundasınız. Eğitimde kukalar arası geçiş, sekiz şekli içinde dönmek, düz çizgide sürmek, hızlanıp ani fren yapmak, engellerden kaçış hareketleri yapıyor ve tüm dönüşlerde mutlaka sinyal veriyorsunuz. Dönüş tamamlanınca sinyali kapatmayı unutmuyorsunuz. Hocalar hata yaptığınızda sizi hemen uyarıyor ve doğrusunu yapana kadar devam ediyorlar. Sınava girince bu pistteki hareketleri hata yapmadan tamamlarsanız normal trafiğe çıkıyor ( sınav heyeti arkadan sizi araç ile takip ediyor ) yaklaşık 5 km motor sürüyorsunuz. Bu arada yol çizgilerine, trafik işaretleri ve ışıklarına çok dikkat etmek durumundasınız. Kırmızı ışıkta araçların sağından yani emniyet şeridinden en öne geçemiyor en sağ şeritteki aracın arkasında bekliyorsunuz. Sınav süreci baştan sona kamerayla kaydediliyor ve başlangıçta da fotoğrafınız çekiliyor. Başarılı olursanız iki gün içinde sürücü belgeniz sisteme işleniyor. Başarılı olmazsanız tekrar kursa müracaat ediyor, 2.650 lira kurs ücreti  yatırıp 4 gün daha ders almak zorundasınız. İkinci kere sınava en erken bir ay içinde girebiliyorsunuz. Bu ücretler 2024-Ağustos ayı için geçerlidir. zamanla değişiklik gösterebilir.

   Bu yasanın şartlarına göre  A-1 sürücü belgeniz sadece E-Devlete işleniyor ve yol kontrolünde sistemden görülüyor. Ayrıca ehliyet cüzdanınıza işletmek zorunda değilsiniz. Şayet sürücü belgesi olarak almak isterseniz  en geç 2 yıl içinde nüfus müdürlüğüne müracaat ederek ve 2.500 TL. yatırıp yeni ehliyet cüzdanınızı ( A-1 işlenmiş olarak ) alabiliyorsunuz.

   A-1 ehliyeti alırken B ehliyetinizin olması sayesinde 

   1- Yazılı sınava girmiyorsunuz

   2- 2.500 verip ehliyet cüzdanı almak zorunda değilsiniz. Yol kontrolünde trafik polisi elindeki bilgisayarda sizin A-1 sürücü sistemine kayıtlı olduğunuzu görüyor. Şayet ben işletmek istiyorum derseniz en geç 2 yıl içinde 2.500 TL yatırıp nüfus müdürlüğünden ehliyetinizi değiştirerek işletebiliyorsunuz. Motosikletinizle yurt dışına çıkmayı düşünüyorsanız bunu baştan yaptırmanızı tavsiye ederim. Ben öyle yaptım.

   Sonuç olarak ,çıkan yasa beklentilerimizi karşılamadı ve herhangi bir maddi kolaylık sağlanmadı. Sadece yazılı sınava girmekten muaf olduk o kadar. Geri kalan her şey ilk defa A-1 ehliyet alan biriyle aynı. Ben kendi adıma bu yasanın dedikodu haberleri çıktığında yani 2023 Eylül ayında kursa  gidip 4.500,- liraya normal yoldan ehliyetimi almadığıma çok pişman oldum. Çıkacak yasanın bize avantaj sağlayacağına güvenmekle büyük hata yapmışım. 

   Ben her zaman belli bir eğitim almadan her hangi bir aracı sürmenin doğru olmadığını savunanlardanım ancak mademki B ehliyeti olanlara bir kolaylık sağlanacak diye yola çıkıldı o zaman bizim ödeyeceğimiz ücret de çok daha düşük olmalıydı. Ayrıca ehliyet cüzdanına işletme bedeli olan 2.500 liralık çok yüksek bedelde gizli tuzak gibi oldu.

   Bu konuyu çok detaylı olarak inceledim ve doğru sürücü kursu ile sonuca Silifke'de ulaştım. İstanbul'da bazı kurslar daha ucuz ücretler teklif ettiler ama ben güvenemedim. Bir sürücü kursuna kayıt yaptırmadan önce o kurs hakkında çok ciddi araştırma yapın ki sonradan başınız ağrımasın. Bu konuda mağdur olmuş bir sürü insan var.

   Yukarıda anlattığım sürecin dışında 125 cc motorunuzu sürme şansınız maalesef mümkün değil. Bu konuda çıkan farklı haberlere sakın itibar etmeyin.

   Bu arada kursta eğitim alırken günlük hayatınızda ne kadar yanlış ve kural ihlali yaparak araç kullandığınızı fark edeceksiniz. Ayrıca motosikletinizi ilk defa alıyorsanız ehliyet almadan veya aldıktan sonra asla trafiğe çıkmayın. İlk önce düzgün bir yerden veya hocadan ileri sürüş eğitimi alın. Bu arada hocanızın yardımı ile doğru kask, mont, pantolon veya dizlik , eldiven, buff, ayakkabı alın.



17 Ağustos 2024 Cumartesi

NEDEN MOTORUMU DEĞİŞTİRDİM :

   

YUKİ GUSTO 50
TVS RAİDER 125

    2020 senesinde dizlerimin benden şikayetçi olmaya başlaması yüzünden bisiklet ile yaptığım turlarıma 50 cc. hacminde ( sonradan silindir değişikliği ile 80,100 ve 125 cc'ye büyütülebilen)bir motosiklet alarak devam ettim. Hatta iki sene kullandıktan sonra bir turumda eski motorumu yenisi ile değiştirip yoluma devam etmiştim. Bu durumu sizlerle paylaşmıştım. 2023 senesinin yaz aylarında basında B ehliyeti ile motosiklet sürenler için müjdeli bir haber geldi. B ehliyeti ile 125 cc hacmine kadar motosikletler bazı şartları yerine getirdikten sonra kullanılabilecekti. Bu haber her zaman olduğu gibi B ehliyeti ile hemen motosiklet kullanılabilecek şeklinde yanlış anlaşıldı ve yol kontrolünde yakalananlar hem ceza yedi hem de motoru bağlandı.

    Bu yasa kesinleştikten sonra 125 cc motorlara talebin artacağını düşünerek araştırmaya başladım ve TVS markasının Raider 125 modelini satın aldım. Maalesef tahminlerim doğru çıkmadı. Ekim 2023'de 65.000,- TL.ye aldığım motorum ( Resmi satış fiyatı 72.000 TL. idi ) Ocak 2024'de 100.000,- TL.ye yükseldi ama Nisan ayından sonra düşmeye başladı ve yaz başında peşin 75.000,- TL.ye düştü. Yazdan sonra da peşin fiyatına 12 taksit kampanyaları başladı.

    Bu arada yüksek fiyattan motor alanlar sosyal medyada verip veriştirmeye başladılar. Ben bunun altında başka nedenler olabileceğini düşünerek bir araştırma yaptım. Buna göre fiyatların düşüş nedeninin piyasadaki daralma nedeniyle fabrikaların ve bayilerin ayakta kalabilmek ve giderlerini karşılayabilmek için olduğu söylense de gerçeğin başka olduğunu öğrendim. Avrupa Birliği 2025 yılından motosikletlerde  " Euro 5 PLUS " standardına geçme kararı almış. Bizdeki yeni motorlar ise " Euro 5 " standartlarında üretiliyordu. Avrupa birliği bununla ilgili gönderdiği yazıda 2025 yılına girdikten( belli bir süre için )sonra üreticilerin stoklarının sadece % 10'u kadar Euro 5 normlarında motosiklet bulundurabileceğini 1.Ocak.2025 den itibaren tümünün " Euro-5 PLUS "özelliklerinde olması gerektiğini bildirmiştir. Bizimkilerde, AB'nin kapılarının  yıllardır kapalı olmasına rağmen her isteğini şartsız kabul ettiğimiz gibi bunu da uygulamaya koymuştur. Motosiklet firmaları özellikle ithalat yapanlar son iki yıldır motorlarını çok nazlı sattılar ve yeni motor almak isteyenler ya bayiden ya da galeriden daha yüksek fiyatlarla alabildiler. Bunun sonucunda stoklarında çok fazla motor birikti. 2025 ocak ayına kadar ya bunları elden çıkartacaklardı ya da plaka takıp öyle satacaklardı. Bu sebeple hem fabrikalar hem de satıcılar ellerindeki stokları eritmek için fiyatları aşağı çekmek ve ayrıca 12 aya kadar taksit yapmak  zorunda kalmışlardır. Onların, kendilerine göre haklı olarak kendilerini kurtarma için başlattıkları bu uygulama yüksek fiyattan motosiklet alıp bugün herhangi bir sebeple satmak durumunda kalanların mağduriyetine sebep olmuştur. Benim teselli kaynağım, motorumu peşin fiyatına 9 ay taksitle almış olmam ve taksitlerin Haziran ayına kadar devam etmesi oldu. Bu arada Euro 5 ile Euro 5 Plus arasındaki tek fark egzoz emisyon değerleridir. Motor gücünde ya da çekişte vesairede hiç bir fark yoktur. Bu yüzden imkanı olanlar ve motor almak ya da değiştirmek isteyenler bu fırsatı kaçırmasınlar. 

    Ancak ben hayatımda hiç böyle hesaplar yapmadım. 2 ayda 5.000 km.ye gelmiş olan motorum ile bir büyük bir küçük tur yaptım ve hemen her gün çevredeki sahil ve yaylalara gittim ve gitmeye de devam ediyorum. Aldığım keyif, gördüğüm güzellikler parayla ölçülmez.

   NEDEN 125 CC. MOTOR ALMAYA KARAR VERDİM.

   Motorumu çoğunlukla uzun mesafeli kullanıyorum. Yaşadığım yer olan Tisan ile Silifke arası 42 km. Gidiş dönüş ara sürüşler ile 100 km. yi buluyor ve haftada en az 2 kere gidiyorum. diğer günlerde de 50-100 km.lik turlar yapıyorum. Ayda bir iki kerede 2-3 bin km. lik uzun turlara çıkıyorum. Zaten yaptığım kilometreler de bunu gösteriyor. 50 cc. lik CUB motorum 110 cc.ye yükselmişti ancak ne beygir gücü ne de torku bunu karşılamıyordu. Diğer taraftan çok güçlü bir motor almayı da asla düşünmedim çünkü bu makineleri sevmiyorum. En çok uzun mesafede ve az da olsa arazide kullandığım için 125 cc. lik düzgün bir naked motor benim için fazlasıyla uygun olacaktı. Bu konuda insanlar farklı düşünebilirler ancak ben ne istediğimi biliyorum. 125 cc motorlar başlangıç motoru olabilir hatta bazıları paketçi motoru da diyebilir hiç önemli değil.  Yaşadığım Akdeniz bölgesinde tüm köylülerin her türlü (Tarlaya, pazara, arkadaş ve akraba ziyaretlerine kısaca her yere ) ulaşım aracı  düşük hacimli Çin malı motorlar. Bunlar doğru dürüst yıkanmayan, bakım görmeyen, toz içinde ama düzgün çalışan motorlar. Sebebi çok basit. Köylüler ve Yörükler bu motorları çok ama çok sakin ve dikkatli kullanıyor. 

   Ben daha çok küçük hacimli motor ile dünyayı gezenleri takip ediyorum. Tuğçe ve Fatih çifti  2016 senesinde 125 cc. Yamaha YBR motorlarıyla 2 yılda  104.000 km yaparak tam 46 ülke gezdiler. Itchy Boots lakaplı Hollanda'lı kız Noraly önce CRF-250 sonra CRF-300 Rally motoruyla dünyayı dolaştı neredeyse gitmediği yer kalmadı. Ya Honda C-90 ile gezen çılgın İngiliz Ed , çocuğun motorunu görseniz acır para verirsiniz. Bunların hepsi küçük hacimli motorları ile dünyayı geziyorlar ve çok keyif alıyorlar.  

     Küçük hacimli motorların uzun turlardaki avantajları saymakla bitmez. Bunlardan bazıları şunlardır.

     a- Çok ekonomik olmaları. Bu özellik uzun turlarda gerçekten önemlidir. 1000 cc.lik motorlar 100 km.de 10 litre yakarken 125 cc bir motor maksimum 2 litre yakar.

     b- Tüm aksamları genellikle basittir dolayısıyla tamiri her yerde mümkündür ve ucuzdur. Yedek parçası bir şekilde ya bulunur ya da uydurulur.

     c- Fazla dikkat çekmezler dolayısıyla hem insanlar sorularıyla sizi bunaltmaz hem de çalınma riski düşük olur. Kemaliye turumda herkes yol arkadaşımın 250 cc.lik Suzuki V-strom'u ile ilgilendi.

     d- Hafif oldukları için sürmesi kolaydır, sizi yormaz. Yatarsa kaldırması kolay olur. İlker Uyar arkadaşım Yunanistan turunda Meteora'ya çıkarken kestirme diye girdiği yolda 750 cc.lik Honda ile çok zor anlar yaşadı. Motoru süremedi ,itmeye kalktı olmadı, oradan geçen Alman çift yardım etti önce motordaki eşyaları indirdiler, iki kişi motoru iterek yukarı çıkarttı daha sonra eşyalarını taşıdılar. 

     e- Küçük olduğu için en dar yerden bile geçebilir. Tunceli'de kestirmeden giden dar bir demir köprü vardı ben çantalarımla rahatça geçtim arkadaşım Mehmet, Suzuki V-Strom 250 ile geçemedi ve uzun yoldan dolaştı. 

    BEN NASIL KULLANIYORUM.

   1- Hızlı sürmeyi sevmiyorum, 50-60 maksimum 70 km hız benim için fazlasıyla yeterli. Çok nadir 80'e çıkıyorum. Böyle yol biter mi diyebilirsiniz. Çok da güzel bitiyor. 

   2- Binlerce km yol yapmış eski bir bisiklet turcusu olarak ( yaklaşık 100.000 km.) ana yollar yerine köy yollarını tercih ediyor, doğayı koklayıp sesleri ( kuş, böcek, ağaç dal ve yaprakları ) dinleyerek ve sık sık mola vererek sürmeyi seviyorum.

   3- Benim için önemli olan bir yere varmak değil yol da olmaktır. Bütün keyif motor sürerken alınır varış noktasında her şey biter tıpkı güzel bir yemek yerken tüm lezzeti ağız içindeki süreçte olduğu gibi , yuttuktan sonra her şey biter. 

   4- Yaşım gereği bazı reflekslerimin yavaşlaması sebebiyle yavaş gitmenin benim için daha doğru olduğuna inanmam.

   5- Çok fazla km yapmam sebebiyle motorumun ekonomik olması benim için çok önemli  ve şu anki motorumun tüketimi 100 km.de 1.6 litre. Bu oldukça düşük bir değer.

   6- Uzun turlarımda bir yere varma telaşım olmuyor. Çok hoşuma giden bir kanyon ya da nehir kenarı veya manzaralı bir yerde öğleden sonra kamp kurup kalabilirim.

   7- Bunların yanında motorumu asla yormam, her zaman onu da dinlendiririm kendimi de. Bakımlarını çok düzenli ve iyi ustalara yaptırım. Garantisinin yanmaması için yetkili servisine gider yapılanlardan tatmin olmazsam daha sonra kendi güvendiğim ustama gider istediğim bakımı yaptırırım. 

   8- Motoruma lüzumsuz aksesuarlar taktırmam. ( çakarlar, sis farı, korna, led ışıklar, çat çatlar pat patlar v.s.) Elektrik sistemiyle asla oynamam.

   9- Üreticiler nedense uygun fiyatlı motorlara çok kötü lastik takıyorlar. Oysa ki lastik motorun en önemli parçasıdır. Bu yüzden aldıktan bir süre sonra bir çift Anlaş lastik alıp değiştirdim.

    10- Bazen otoyolları kullanmak gerekebilir. Özellikle benim yaşadığım ve zaman zaman kullandığım Adana, Tarsus bölgesi gibi. Mersin'e  yaklaştıkça hem trafik hem de trafik lambaları artıyor. Mersin'den sonra Tarsus yolundaki serbest bölge girişinde ve Adana'ya kadar olan yolda TIR trafiği çok yoğun. TIR'ların kör noktaları çok olduğu ve hızlı gittikleri  için özellikle motosikletler için büyük tehlike arz ediyorlar. Bu yüzden oto yolu tercih ediyorum. 

     Otoyolda motosikletler için 6ncı grup HGS kartı var. Bunu PTT veya Vakıfbank'tan temin edebilirsiniz. Ancak çok yaygın kullanılmadığı için biraz zor bulunuyor. 

    ÇİN MALI YERLİ MONTAJLI MOTORLARIN DURUMU :

   Bildiğiniz gibi 50 cc.lik CUB motorum 2 senede 30.000 km.ye yaklaşınca takasa girip aynı motorun yenisini almıştım. Markadan hiç memnun değildim ama motorumu çok severek kullanıyordum. İkinci motorumu da yaklaşık 1 yılda 11.000 km kullandım. Markadan memnun değildim derken üzülerek söylüyorum ama bu durum tüm yerli motosiklet üretici firmaları için maalesef geçerli. Aslında çok güzel görünümlü motorlar pazarlıyorlar. ( üretiyorlar diyemiyorum çünkü Çin'den gelen parçaların sadece montajını yapıyorlar ) Yine üzülerek söylüyorum yapılan montajda da bazı hatalar oluyor. Sıkılmayan civatalar veya yerine tam oturmamış parçalar gibi. Bundan çok daha önemlisi yetkili dedikleri servislerin hiç bir eğitimden geçirilmeden kendi bilgileri ile bakım ve tamirat yapmaları. Şanslıysanız bulunduğunuz bölgede iyi ustaya ,değilse kötü veya az bilgili ustaya gitmek zorunda kalıyorsunuz. Garanti süresi içinde yedek parça temininde özellikle kazalı motorlarda çok şikayet edilen bir durum. Bu konuda bende mağdur oldum. İlk motorumun km sayacındaki devir saati bozuldu. Garantiden yenisi istendi. 2-3 ay kadar sonra ancak gelen km sayacı Yuki değil, Ramzey markaydı. Fabrikayı aradığımda ellerinde bunun olduğunu söylediler. Fişleri uymadı servis tadilat yapmak zorunda kaldı. Eski sayacım en fazla 80 km.yi gösterken yenisi 160 km.yi gösteriyordu. Ne farkeder ki diyebilirsiniz ancak 50-60 km hızlarda kullanırken orijinalinde tam yukarıda duran ibre çok aşağıda kalıyordu. Hep merak etmişimdir bu sayacı üreten zihniyetin acaba bunun takılacağı cub motorların asla 160 km hızı yapamayacağını neden düşünmez. Bu sayaç da birkaç ay sonra bozuldu. Aldığımız cevap aynı parçanın tekrar gönderilemeyeceği oldu. Yani 2 yıllık garanti süresinde km sayacımızın bir kere bozulma hakkı varmış. Piyasadan Çelik marka sayaç aldım hem orijinalinin bire bir aynısıydı hem de bir daha bozulmadı. 

   Bence benim motorumu üreten firmadaki çok daha önemli bir olumsuzluk telefon veya mail yoluyla asla irtibat kuramamanız. Müşteri  ilişkileri için verilen numaralardan  telesekreterleri aşıp muhattaplara ulaşmak asla mümkün olmuyordu. Cevap verilmeyen bir müşteri ilişkileri hattı yasalara karşı göstermelik olarak mı konmuş.

   Fabrikadan 50 cc olarak çıkan motorların yanında 80,100 veya 125cc.ye yükseltme kiti de verildiği söyleniyor. Bunları bazı bayiler ayrıca para ile satıyorlar. Şayet fabrika vermezse bazı bayilerde bu kitleri kendileri toplu olarak satın alıp motora ücretsiz olarak takıyorlar. Ancak bu dönüşüm yapıldığında sadece piston ve çevresi büyüdüğü için motor gerçekten 80,100 veya 125 cc olmuyor. Çünkü böyle olması için krankın, motor bloğunun ve karbüratörün de değişmesi gerekiyor.  

   Ancak her şeye rağmen belli bir teknoloji ile üretildikleri için sakin kullandığınız ve bakımlarını zamanında yaptırdığınız veya yaptığınız takdirde bu motorlarla gidemeyeceğiniz yer yok ve de uzun yıllar kullanabilirsiniz. Motor parçaları genelde aynı olduğu için her yerde var ve ucuz , kaporta parçaları plastik olduğu için çabuk kırılabiliyor ve tedariki eski CUB veya CG motorlar hariç biraz zor oluyor. 

   Bir diğer dikkatimi çeken olumsuzluk motorların montajı. Parçaların neredeyse tamamına yakını Çin'den geliyor ve Türkiye'de montajı yapılırken bazı hatalar oluyor. Bunlardan en önemlisi civataların tam sıkılmaması ya da yalama olması veya plastik parçalardaki çatlak ve kırıklar. Montaj bittikten sonra kontrol yapılmıyor olabilir mi acaba?

   Özetleyecek olursak

   1- Montaj sıkıntıları

   2- Kalite kontrol

   3- Yetersiz yetkili servisler

   4- Yedek parça temininde fabrikalarda yaşanan çok ciddi sıkıntılar

   5- Müşteri danışma hatlarının düzenli çalışmaması       

   NEDEN BU MARKAYI TERCİH ETTİM :

   Çin menşeli yerli motorlardan beklediğim randımanı alamayınca Ekim 2023'de Japon markalarına yöneldim. ( Honda ve Yamaha ) . Ancak her ikisinde de 125 cc.lik  naked motosiklet ithalatı yapılmıyordu. ( Honda CBF 125 ve Yamaha YBR 125 ) Piyasayı dolaştım ve Hint motoru almaya karar verdim. Hindistan üretimli motorlar Çin mallarından daha kaliteliydi. Türkiye piyasasında belli bir noktaya gelmiş HERO markasına gittim. 125 cc'de sadece Dash-125 Scooteri vardı. Endurosu X-PULSE modeli 200cc idi ve selesi yerden yüksek olduğu için bana uygun değildi. Diğer ünlü Hindistan markası olan TVS'ye gittim. TVS'nin RAİDER-125 modelini hem çok beğendim hem de ölçüleri bana uygun gelince daha fazla düşünmeden hemen satın aldım. 

     ARTILARI VE EKSİLERİ :

     Motorum Eylül 2024 itibariyle bir yılı tamamladı ve 8.500 km.ye geldi. 

     Artıları : İlk marşı, yolda start-stop özelliği gayet iyi. Farı ve stop lambası yeterli, gece uzun farı karşıdan gelen araçların uzun farını indirtecek kadar kuvvetli. Uzun yolda hiç yormuyor gayet rahat. Torku çok iyi vites değiştirmeye gerek kalmadan kendini topluyor. Yakıt tüketimi 1.6 litre olarak emsallerinden daha iyi. Bu değer benim kullanım şeklime göredir. Daha hızlı veya farklı kullananlar 2 litreye kadar tükettiğini söylüyor. Motor sesini özellikle egzoz sesini çok sevdim. Arazide gayet başarılı kapma veya kayma olmuyor. Süspansiyon sistemi de gayet rahat. 

     En önemli artısı titreşim yok denecek kadar az. ben maksimum 80 km yaptım ve hiç titreşim hissetmedim.

     Eksileri : Benim boyum 1.72, sele yüksekliği mükemmel ancak gidon uzun yolda bana alçak geldi. ( Pek çok kullanıcı aynı düşüncede ) 3 veya 5 cm yükseltilirse daha rahat olacaktır. bazı arkadaşların kullandığı yükselticiyi bende denedim ancak civatası tam olarak sıkılamadığı için güvenli gelmedi vaz geçtim. Bu motora uygun yükseltici üretilirse takacağım.

     Piyasada yeni olduğu için aksesuar sıkıntısı var. Bunun da zamanla çözüleceğine inanıyorum çünkü satış rakamları gayet iyi gidiyor. 

     Bazı montaj hataları var. Önceki motorları kullananlar böyle olmadığını söylüyorlar çünkü o zaman motorlar direkt Hindistan'dan geliyormuş şu anda Mondial fabrikasında toplanıyor. Kendi motorumda gördüğüm hataları iyi servisi bularak giderdim. Umarım Mondial firması da bu konuda gereken hassasiyeti gösterir. 

     Ayak marşı da olsaymış daha iyi olurmuş. Ters bir yerde akü zayıflarsa vurdurarak çalıştırmak pek tercih ettiğim bir yöntem değil. Start-Stop özelliğinden dolayı akü ömrü daha kısa olacaktır.

     Lastikleri her motorda olduğu gibi naylon ilk fırsatta değiştirmek gerekiyor. ben de öyle yaptım. Anlaş'ın MB-34 serisi tubeless lastiklerini taktırdım.

     Şimdilik bu kadar kullandıkça ve kilometrem arttıkça yorumlarıma devam edeceğim. 

    

          

   

31 Aralık 2023 Pazar

KAYSERİ - ANTALYA TURU ; EYLÜL-2023

   


    2023 senesinin kapanış turunu yapmak Eylül ortalarına kısmetmiş. Bisiklet turlarından arkadaşım İsmet Şeker'de dahil olunca daha keyifli oldu. Yolda iki kişi olmak her zaman iyidir. Gerçekten şeker tadında bir tur yaptık. İsmet motosikleti Kuba Prince 50. CG tarzında bir makine olup 150 cc.ye yükseltilmiş. Benim motoru zaten biliyorsunuz 110 cc.ye dönüştürülmüş Yuki Gusto 50 marka bir Cub makine.

   


   Beraber oluşturduğumuz tur rotamız Kayseri'den başlayacak iç Anadolu'dan Antalya'ya kadar devam edip sahilden geri dönecek şekilde planlandı. Yağmurun ara verdiği haftayı seçip startı verdik.

   09.Eylül.Cumartesi :

   Ben Tisan'dan hareket edip Silifke, Erdemli, Ayrancı yoluyla Ereğli'ye geldim ( 265 km. ).


   Erdemli'den Toroslara tırmanıp, biraz tenha ama benim çok beğendi- ğim Erdemli-Ayrancı yolu ile önce Ayrancı'ya devamında Ereğli'ye vardım. 105 km. olan bu yol önce tatlı tatlı Toroslara tırmanıyor zirveye vardıktan sonra 60 km. düz ama biraz tenha olarak devam ediyor. İsmet dönüşte bu yolu kullandı ama çok tenha olduğu için hiç sevmemiş. Ereğli'de ( Konya - Ereğli ) bisiklet turlarından dostum olan Metin Helimoğlu'na misafir oldum. Metin bu yaz başında 2 arkadaşı ile Helsinki'den başlayarak Norveç'in en kuzeyinde bulunan Nordcape'e bisikletiyle gitti. Akşam kendisinden zorlu ve maceralı yol anılarını dinlemek çok zevkliydi. Nordcape yolu özellikle bisiklet için çok sıkıntılıdır. Ben neredeyse iki kere hipotermiye giriyordum. Onlarda yaz başı olmasına rağmen tipiye yakalanmışlar ve donmuşlar. Ancak muhteşem doğa, olağanüstü manzaralar tüm sıkıntıları unutturuyor tekrar gitmek istiyorsunuz.

   10.Eylül.Pazar :

   Aslında zorlarsam bir çıkışta Tisan'dan Kayseri'ye gidebilirdim,( 513 km. ) ancak hiç mola vermeden sabah çok erken başlayıp akşama kadar motor sürmem gerekecek. Oysa ben bu turlarımı keyif için yapıyorum bu yüzden yolu ikiye böldüm. Dün 265 km. yapmıştım ama bugün rotam daha kısa (248 km.) ve Ulukışla, Niğde, Yeşilhisar'dan geçip 15.00 de Kayseri'ye geldim. İsmet ile şehrin girişinde Metro Gross markette buluştuk. İsmet hem çok iyi bir ev sahibi hem de çok donanımlı bir rehber. Aşağıda saydığım yerleri detaylı bilgi vererek gezdirdi.

   - Hacı Kılıç camisi ve medresesi

   - Gevher Nesibe tıp tarihi medresesi

   - Sahabiye ve Hunat hatun medreseleri

   - Kapalı çarşı , Kazancılar çarşısı ve kadınlar çarşısı

   - Atatürk evi, Taş mektep, Askeri hastane ( Acıbadem hastanesi )

   - Hava ikmal uçak fabrikası ve teknik okulları

   - Eski Talas Mahallesi ve Ali Saip Paşa Caddesi

   - Cemil Baba evi,Tavukçu Mahallesi

   

   Hepsi birbirinden güzel ve kıymetli olan bu değerlerimizin korunmasının yanında pek çok tarihi mahallenin yıkılıp ( molozları ortada bırakılmış ) boş alan halinde terk edilmiş olduğunu görmek beni çok üzdü. Özellikle Cumhuriyetimizin en önemli değerlerinden Uçak Fabrikasının ve yan kuruluşlarının yıkılıp Tayyip Erdoğan millet bahçesi yapılması ne kadar gerekli olabilir yorumu size bırakıyorum. Harpten çıkmış tükenmiş bir ülke olarak uçak fabrikası kurup bir de bunları yurt dışına satmak olağanüstü. Avrupa'nın pek çok yerini gezdim gördüğüm tek tarihi yapı kilise ve Old Town dedikleri şehirlerin eski mahalleleri. Bizimle aradaki fark hepsinin orijinal haliyle korunmuş olması. Biz ise yıkmaya yok etmeye meraklıyız. Bunun yerine restore edip koruyabiliriz. Örnekleri Ankara Kalesinde ve Hamamönü mahallesinde, Beypazarı'nda, Safranbolu'da ve pek çok yerde var. Denizi ya da Tarihi kalıntıları olmayan Beypazarı veya Safranbolu'nun turizm geliri, konakları ve yapıları sayesinde değil mi ? Kayseri'de yıkılan mahallenin aynısı Tarsus'da korunmuş. Umarım Kayseri'de gezdiğim diğer yerler korunur.

   Kayseri'nin gezilecek yerleri kadar yemekleri de çok ünlü. Gurmeler tarafından Youtube'da bununla ilgili bir sürü çekimler paylaşılmış. Akşam evde ilk defa tadına baktığım çok değişik bir Kayseri Mantısı yedim.

   11.Eylül.Pazartesi : 

   Bundan 22 sene önce bugün ( 2001 senesinde ), Amerika'da, 19 terörist hariç 2.977 kişi yaşamını yitirdi. 2003 yılında Amerika Irak'a girip 45.000 kişiyi öldürdü. Herkes neyin neden olduğunu gayet iyi biliyor.      Kahvaltımızı yapıp evden ayrıldık. Hisarcık, Melikgazi yolundan Erciyes kayak merkezine çıkıp Orduevinde mola verdik.


   Zirveden Develi'ye indik. Meşhur Develi cıvıklısı için saat çok erken olduğu için tatma işini başka sefere bırakıp Sultan Sazlığı'na geldik.




Böylesi güzel bir doğal park ancak bu kadar kaderine terk edilebilir. Yeşilhisar'dan Soğanlı köyüne geldik. Yol kenarında evi olan bir hanımdan oyuncak bebekler aldık.
 


  

   Yöredeki kadınların yaptığı bu bebeklerin gövdesi kurumuş asma dallarından, yüzü ceviz kabuğu veya gazoz kapağından, elbisesi de elde kalmış artık kumaş parçalarından yapılıyor. Bir bebek diğerine asla benzemiyor ve Unesco tarafından Dünya mirası kapsamında  koruma altına alınmış. Bu arada tipik peri bacaları şekilleri ve mağara evleri Soğanlı köyü girişinde başladı. Buradan sırayla Mustafa Paşa, Ürgüp, Ortahisar, Uçhisar, Göreme, Avanos ve Nevşehir'i gezdik.


Hem motorlu olduğumuz hem de zamanımız az olduğu için biraz hızlı hareket ettik ama daha sonra tekrar gelip en az 2-3 gün ayırıp detaylı dolaşma kararı aldık.


   Nevşehir orduevi müdürü İsmet'in çok eski arkadaşı, beraber akşam yemeği yedik. Hava kararmaya ve yağmur da başlayacağı için Gülpınar köyünde en güvenli yer olduğuna karar verdiğimiz ( muhtara da haber verip, geçici olarak kapalı olan ) camide yattık. Çadır kurmadık çünkü gece yağmur vardı.

   12.Eylül. Salı :

    Sabah bize çok yardımcı olan bakkala teşekkür edip Gülağaç'a geldik. Merkezdeki parkta , çay ocağından çayı, fırından sıcacık ekmeği alarak  kahvaltı yaptık. Üstüne Türk kahvemi de içtim. 

   İsmet önceden Belisırma köyü muhtarı Hasan Hüseyin Yeşildal ile görüşüp bize kalacak yer ayarlamıştı ancak havanın kararması, yağmur ve yorgunluk birleşince Hasan beye haber verip Gülpınar'da yattık. Kahvaltıdan sonra motorlara benzin alıp Belisırma'ya geldik. Muhtar bir yere gitmişti arayıp tekrar teşekkür edip Ihlara'ya doğru yola çıktık. Ihlara vadisi kanyon şeklinde ortadan Melendiz çayı akıyor. Vadi boyunca yürümeyi de ileriki bir tarihe bırakıp Yılanlı Kiliseyi ziyaret ettik. Bu bölge için bir hafta ayırmak gerekli bence. Hani çocuğun önüne çeşit çeşit oyuncak, şeker, çikolata koyarsın hangisine öncelik vereceğini şaşırır ya burasıda öyle bir yer görüyor bayılıyorsun bir sonraki ayrı güzel daha sonraki de daha bir başka güzel. Vadi boyunca kıyıdaki patikada yürürseniz tarihi kaya kiliseleri ve kaya mezarları görüyorsunuz.


   Biraz daha ilerleyip köprüye gelmeden sağdaki Vadi başı Tesislerinde sunumlu Türk kahvesi içtik.


   İsmet hesabı ben ödeyeceğim demese cüzdanını düşürdüğünü fark etmeyecektik. Her yere aradı ama bulamadı. Geldiğimiz yola bakarak geri dönmeye karar verdik. İsmet önde ben arkada en son para ödediğimiz benzin istasyonuna kadar gittik ( yaklaşık 19 km.) ama orada da yoktu. Yapılacak tek şey Kayseri'ye dönmekti çünkü parası, kimlikleri ve tüm kartları gitmişti. Tam bu anda Hızır baba yine yetişti ve İsmet'in telefonu çaldı. Arayan Belisırma köyü muhtarıydı ve cüzdan elindeydi. Biz daha önce Belisırma'dan geçerken mola vermiş birer soda içmiştik. O arada cüzdan bakkalın tezgahında kalmış, muhtara vermişler o da kendisinde İsmet'in numarası olduğu için arayıp haber verebilmiş. Aslında biz geri giderken o köyden geçtik ,hatta arkamızdan seslenmişler ama duymadık.

   Ilısu, Çardak, Ömer Halis'in köyü olan Çukurkuyu'da mezarını ziyaret edip Kızılca'dan Ereğli'ye geldik. Bu arada yol üzerinde çok büyük ve tamamen ihracata çalışan modern çiftlikleri gördük. Bir tanesinin kuruluşunda İsmet'in de büyük emekleri varmış. Ereğli'de bir kere daha Metin Helimoğlu'na misafir olduk. 

   13.Eylül.Çarşamba :

   Bugün yola çıkmadan önce Metin'in ereğli dışındaki bahçe evinde kahvaltı yaptık. Sonra da benim motorun garanti kapsamındaki zorunlu bakımını yaptırmam gerekiyor. Dün akşam yetkili servisin yerini tespit edip sabah için randevu aldım. Sabah 09.00 da açarım diyen Murat usta 10.30 da geldi ve hiç bir şey demeden işe başladı. Oldukça aksi ama bir o kadarda iyi bir usta bu yüzden işine hiç karışmadım. Ancak finalde motora 1 litre yağ koydu oysaki 800 cc. koyması gerekiyordu. Ne kadar ısrar ettiysem kabul etmedi bende üstelemedim. Yola çıkmadan bir yerde durup 200 cc. yağı geri çekerim artık. Yola böyle devam edersem motor aşırı ısınıp bir yerlerden yağı atacaktı. İsmet'in koruma demirini tamir ettirmek için sanayideki demirciye gittik. Onu beklerken, eczaneden aldığım enjektörle fazla yağı geri çekerken enjektörün ucundaki iğne motorun içine kaçıp gözden kaybolmaz mı? Haydaaa. İsmet yine hızır gibi yetişti ve seyyar parçacıdan ucu mıknatıslı tornavida alıp yağ konan yerden içeri soktu. Bir kaç denemeden sonra iğneyi yakalayıp çekti aldı. Çok iri bir balık yakalarsınız ve suyun içinden size doğru gelirken nasıl sevinirseniz yağın içinden gelen iğne görününce bende öyle sevindim. Çok ucuz atlattık çünkü iğneyi çıkartamasaydık motor çalışınca içindeki dişlilere veya başka yere zarar verecek ve yolda kalacaktım. Motoru çalıştırmadan bir kamyonetle ustaya gidip motoru komple dağıttırıp iğneyi çıkartacaktık. Usta işine müdahale ettik diye elini sürmeyebilirdi veya yüklü bir para isteyebilirdi. Bu arada sıfır motorun dağılıp toplanması da cabası. Gerçekten çok ucuz atlattık.

   Ereğli'den Ayrancı'ya kadar rüzgarı yedikçe ancak kendimize geldik ve Ayrancı'da iyi bir ziyafet çektik. Proğrama göre bu gece Taşkale'de muhtarın bize ayarladığı misafirhanede kalacaktık ancak Karaman yolundan Taşkale'ye saptıktan sonra yaklaşık 20 km.lik yol o kadar kötüydü ki hem moralimiz bozuldu hem de motorlarımız çok etkilendi. Oysa ben bu yoldan 2 sene önce geçtim yine böyleydi ama başlangıcında görüştüğüm karayolları ekipleri en kısa sürede bitireceklerini söylemişlerdi. İnsaf 2 senede bir cm yol yapmamışlar. Bilsem asla girmezdim. Taşkale'ye gelince hem moralimiz bozuktu hem de çok yorulmuştuk. Bir arkadaşımın tavsiyesi ile Karaman Karayolları Misafirhanesini arayıp yer ayırttık. Taşkale ve Manazan mağaralarında fotoğraf çekip Karaman'a gelip misafirhaneye yerleştik.

   14.Eylül. Perşembe :

   Bugün için rotamız hem keyifli hem de rahat. Karaman çıkışında Shell istasyonunda kahvaltımızı yapıp Güneyyurt, Bozkır, Seydişehir üzerinden Akseki'de öğretmen evine geldik.

   15.Eylül.Cuma :

 


   İbradı, Ormana, Altınbeşik mağarasını gezip Manavgat'a indik. İsmet, İbradı ve Ormana'ya son günlerini burada geçirmeyi isteyecek kadar çok bayıldı. Benim ikinci gelişim olduğu için bu defa rehberlik bana düştü. İsmet'in Altınbeşik mağarasında katıldığı bot turundan dönüşü gerçekten görülmeye değerdi. İçeride yaşadıklarını nefes bile almadan anlatmaya başladı. Oysa ki Ormana ile mağara arasındaki yol oldukça virajlı ve uçurumlu olduğu için hiç gitmek istemiyordu. Manavgat'ta pide yedikten sonra birbirimize veda ettik. İsmet Antalya'ya abisini görmeye gitti ben de konaklama Manavgat bölgesinde çok pahalı olduğu için Akseki Öğretmen evine döndüm. Akşam üstü Gölhisar'dan arkadaşım Mehmet Ertürkmen ve yeğeni ile beraberdik. 

   16.Eylül.Cumartesi :

   Bugün İsmet yine Antalya'da olacak bu yüzden bende Tınaztepe mağaralarını gezeceğim. Burası Seydişehir - Alanya yolu üzerinde Türkiye'nin en büyük, dünyanın üçüncü büyük mağarası.



   Asıl uzunluğu 22 km, ancak gezilebilen bölümünün uzunluğu 1.580 m. En sonundaki 65 m.lik iniş hariç tamamen düz olarak ilerliyorsunuz. Hepsini yürüyemem diyordum fakat içi o kadar güzel ki biraz daha biraz daha derken sonuna geliyorsunuz. 

   Buradan Seydişehir'e indim, dik ve uzun bir rampa çıkarken bir yandan da Seydişehir'in güzelliğini seyrediyorsunuz. Derebucak üzerinden tekrar İbradı'ya geldim.


   Yol İbradı'ya dönmezseniz Manavgat-Antalya arasına iniyor ve çok güzel. Düğme evleri ile meşhur olan İbradı gerçekten muhteşem bir yer, insanları çok sakin ve misafirperver. Ne zaman gitsem ayrı hayran oluyorum. Akşam yine Akseki öğretmen evinde kaldım.

   17.Eylül.Pazar:

   Bugün turun son günü. İsmet Antalya'dan ben Akseki'den çıktım ve Manavgat- Alanya arasında sahilde buluşup kahvaltı ettik.


   Devamında Alanya, Anamur, Bozyazı, Aydıncık üzerinden Tisan'a geldik. İsmet bir gece misafirimiz oldu ve yarın Kayseri'ye dönecek.

   Sonuç olarak İsmet ile 9 günde 2.200 km yol yaptık. Kah yorulduk, kah üşüdük, kah heyecanlandık ama sonunda hep çok güldük, çok eğlendik. Fazlasıyla zevkli, anılarla dolu ve keyifli bir tur oldu . İsmet emekli Silahlı Kuvvetler mensubu ve sınıfı Jandarma olduğu için uzun yıllar karakol komutanlıkları yapmış dolayısıyla yolda jandarmalardan hep destek aldık. Bu turun asla unutulmayacak iki anısı 

1- İsmet'in yolda unuttuğu cüzdanı 

2- Benim motora enjektör iğnesi düşürmem olacaktır.

   Her ikisinin de olumsuz sonuçlanması turun orada sona ermesi demekti.

   Cüzdanı bulamasaydık beraber Kayseri'ye dönecektik.( beraber dönecektik çünkü İsmet'in ne kimliği vardı ne de parası ) Ben de Tisan'a geri dönecektim.

   Motordan enjektör iğnesini çıkartamasaydık ya Ereğli'de ya da kamyonet tutup Kayseri'de motoru dağıttırıp sonra toplatacaktık. Bu durumda huzursuz olacağım için otobüse binip geri dönecektim.

   Neyse ki ikisi de olumlu sonuçlandı ve çok güzel bir tur yaptık.

      

PAHALI MOTOR VE MALZEMELER GERÇEKTEN GEREKLİMİ ? :

       2011 senesinde bisiklet yeniden hayatıma girdi. Yeniden diyorum çünkü en son olarak bisiklete 1973 senesinde, motosiklete de 1985 de ...