4 Ağustos 2013 Pazar

BİR İSTANBUL TURU.

Beşiktaş meydanı
Boğaziçi köprüsü 
Bugün 4 Ağustos Pazar. İstanbul'un altını üstüne getirmek için çok uygun bir gün.Sabah 07.00 kalkıp normal bir kahvaltı edip evden çıkıyorum. İstinye'ye inip sağa dönüp Arnavutköy, Ortaköy üzerinden Beşiktaş'a varıyor ve sanki beni bekleyen vapur ile Kadıköy'e geçiyorum. Moda'ya çıkıp çay bahçelerinin yanından geçip Yoğurtçu Parkı'nda tost ve çay molası verdim. Burada da direnişçiler çadırlarda kalıyorlardı. Çay da bol kaşarlı tost da gerçekten çok güzeldi  tavsiye ederim. Enerjimiz tamam yola koyulmak lazım. Parkın yanındaki derenin karşısından başlayan bisiklet yolu inanması zor ama Bostancı vapur iskelesine kadar devam ediyor. Kalamış marinasının içinden geçerken yol kalitesi biraz bozuluyor ama olsun yine de çok güzel.

Bu arada iki arkadaş ile tanışıp bir süre beraber pedallıyoruz. Benim bisiklet gezgininden Rahman ile Başak'a uğramam lazım onun için vedalaşıyoruz. Başak bahçede kahvaltı yapıyor. Pastahaneden aldığı ama ev keki lezzetindeki keki önce nazikçe reddediyorum ama bir parça tadına bakınca kalsaydı ikinci dilimi de yiyecektim. O sırada Rahman da geliyor. Bisikletimde bana en uygun boy ayarlarını yapıyorlar. Başak ile sipariş ettiğim ince sibop hava saatini alıp ayrılıyorum yanlarından.

Vapurda
Tekrar bisiklet yoluna girip Bostancı vapur iskelesine geliyorum. İlk sırada Mavi Marmara isimli özel motorlar var. Hemen  kalkıyor dedikleri için binmeye karar veriyorum ancak girişte bekleyen görevli bisikletin bir bilet bedeli kadar ücrete tabi olduğunu söylüyor. Vapur da mı aynı diyince bilmiyorum diyor.''Bilmiyorum'' aslında hayır ücret almıyor anlamına geliyor. Devam edip tek geçiş ücreti ile vapura biniyorum. Benim ile beraber 4 bisiklet daha biniyor. Bir tanesinin 20'' katlanır ve elektrikli olduğu beni önce şaşırttı ama adadaki pek çok bisiklet elektrikli idi.


Ancak Pazar günü Büyük adaya gitmeniz gerekiyorsa sakın gitmeyin. Tam bir et yığını, ya da yürümeye imkan yok. Merkezi sokak ve caddelerde bisiklet sürmek yasak. Faytonların tur yaptırdığı yolda sürebiliyorsun. Orada da atların pislik ve idrar kokusu bütün sokakları kaplamış, boğazınız yanıyor. Dayanamayıp yarı yoldan geri dönüyorum ve ilk vapur ile Heybeli Ada'ya geçiyorum.

Büyük ada saat kulesi

Heybeli Ada daha sakin, idrar kokusu yok. Biraz dolaşıyorum, yemek yiyorum. İskelenin hemen arkasındaki Mado'yu tavsiye ederim. Her şeyi mükemmel. Tatlısı da dondurması da servisi de. 16.55 vapuru ile adadan ayrılıp Kabataş'a geliyorum. Vapur Burgaz Ada ve Kınalı Ada'ya uğradıktan sonra neredeyse tamamen doluyor. Dönüş çok eğlenceli. Önce iki tane çingene gelip keman ve darbuka ile bizi çoşturuyor. Arkasından bir kız iki erkekten oluşan mini bir grup güncel türkçe pop parçaları ile salonu coşturuyor. Son parçalarında Tayyip'e oy vermenin pişmanlığını anlatan bir parça okuyunca salon alkıştan kırılıyor. Tabii bahşiş de ona göre. Anlayamadığım bizim %50 bu vapurda salonu doldurmuşsa öbür %50 vapura binerken seçilip başka bir bölüme mi alındılar?


Vapurumuz önce Kadıköy'e sonra da 18.15'te Kabataş'a varıyor yani 1 saat 20 dakikada gelmişiz. Kabataş'tan Harbiye-Nişantaşı yokuşundan çıkıp Top Ağacı'nda oturan bacanak ve baldızıma akşam yemeğine geldim. Saat 10.15 gibi müsaade isteyip kalktım. Niyetim Osman Bey'den yukarı çıkıp Şişli, Mecidiyeköy, Levent üzerinden eve gitmek idi. Ancak Osman Bey metro istasyonundan geçerken şansımı denemeye karar verip yürüyen merdivenlerden indim. Benim yaklaştığımı gören güvenlik elemanı kapıyı açınca çok sevindim. Metroya bisikletinizle binebiliyorsunuz (çok yoğun saatler dışında), çift ödeme yapıyorsunuz ve ya ilk ya da en son bölümde seyahat edebiliyorsunuz. Bence harika. Melih Gökçek kulakların çınlasın. Ankara Avrupa'nın ödüllü başkenti idi değil mi?

FSM Köprüsü

Arkadaşlarım işte bir Ankara'lı gözüyle İstanbul'da pazar gezmesi. Hepinize keyifli pedallamalar


3 Ağustos 2013 Cumartesi

BURSA BİSİKLET FESTİVALİ-5-6-7-TEMMUZ 2013

Dahon @ AŞTİ 
Bursa bisiklet festivalini duyunca çok heyecanlandım çünkü Bursa babamın memleketi idi yani ata toprağına yolculuk vardı ve ilk defa burada pedallıyacaktım.Yol arkadaşım Malatya'da da beraber olduğumuz Can Oğuz idi.AŞTİ de beklerken Enes ile tanıştım bizden önceki araç ile gittiği için Bursa'da görüşmek üzere onu yolcu ettim. Daha sonra Can ile buluşup Kamil Koç firmasının 01.00 aracıyla hareket ettik.Sabah 06.00 gibi Bursa'daydık. Daha önceden planladığımız gibi Muğla'dan gelen Serkan,Nil,Gökçe ve Fatih ile buluştuk.Gökhan Akyalçın da bize katılınca hep beraber kamp alanı olan Bursa botanik Parkına doğru yola çıktık.
Bursa bisiklet derneği bu etkinlik için çok iyi hazırlanmış hiç bir  detayı atlamamıştı.

Verilen malzemeler
Kamp alanının etrafını korkuluklarla çevrelemişler ayrıca bir güvenlik şirketi 24 saat kuş uçurtmadılar.Bizlere dağıttıkları bileklikler ile içeri girebildik.Gelen misafirlerimiz onayımız olmadan kamp alanına giremediler.
İlk önce kayıt işlemimiz yapıldı bu esnada bize kocaman bir torba verdiler.İçersinden yandaki resimde gördüğünüz malzemeler çıktı.
İçinden çıkanlar:
-Forma
-El havlusu
-Kupa
-Bisikletin önüne asmak için plaka
Kampın girişi
-Bileklik
-Bursa ile ilgili harita,kitapcık,broşür ve CD.
Saat 14.00 e kadar serbest kaldık .Bu arada çadırlarımızı kurup yerleştik,duş aldık,yemek yedik ve istirahat ettik. 14.00 hareket edip şehir turuna başladık.Tophane saltanat kapısında Belediye başkanı festivalin açılışını yaptı.Karagöz Hacivat anıtını görüp kampa döndük.Akşam yemeğinden sonra gün boyu kampta canlı yayın yapan Radyo-S yarışmalı eğlence proğramı düzenledi.Çok eğlendik.Gece sabaha kadar yoldan gelip akşama kadar da ayakta olmamıza rağmen kimsede yorgunluk belirtisi yoktu.
İkinci gün her zamanki gibi saat 06.00 da kalktım.
Dahon kardeşliği
Mükellef bir kahvaltının ardından hazırlıklarımızı

 yapıp saat 09.00 da hareket ettik. 1.nci gün ki turun adı Osmanlı'dan günümüze tarihi yolculuk idi.
Bugün'kinin adı Zamanda yolculuk.kamptan çıkışta sağa dönüp İzmir yolundan Kayapala, Aktopraklık höyüğü,Başköy üzerinden Gölyazı'ya geldik.Burada öğle yemeğinin ardından 1 saatten fazla serbest zaman verildi.Saat 03.00 de hareket edip kampa geri döndük.Dönüşte çok ters rüzgar vardı.Bütün tur boyunca Serkan,Nil,Fatih,Gökçe ve ben Dahonlarımız ile hep birlikte hareket ettik.

Akşam yemekten sonra yine eğlence vardı.Gece ziyaretime amcamın oğlu ve yaklaşık 40 yıldır görüşmediğim akrabam geldi.Çok hoş oldu.Sabah yine erkenden kalkıp kahvaltımı yaptım ama sevimsiz bir durum ile karşılaştım.Can dünkü rüzgarda üşütmüş ve çok hasta idi.Adnan Secer ile Vahit Güngör'de dünkü turda pert olmuşlardı .Ankara'ya dönme kararı almışlardı.
Bu gün kü turun adıUludağ'ın eteğinde bir Osmanlı köyü '' Cumalıkızık '' . Daha önceden bir tv dizisinden bildiğimiz .Şansımıza hava  kapalı zaten gece de yağmur yağdı.Öğlen Cumalıkızık'tay dık. Burayı mutlaka görmelisiniz. Her köşesi ayrı bir güzel ve nostaljik.her köşe tarih kokuyor resmen.Dah sonra Ağaköy üzerinden kampa döndük.
Bu arada Can iyice kötülemişti ateşi çıkmıştı.Toparlanıp garajlara doğru yola çıktık.



 Otobüsümüz saat 11.00 de idi. Biz de bu arada  hemen yakındaki İkea'da zaman öldürdük.Sabah erkenden Ankara'ya geldiğimizde çok yorgun ama çok mutluyduk.

1 Ağustos 2013 Perşembe

BİSİKLETLE GÜNDOĞUMUNA YOLCULUK ( MALATYA-NEMRUT TURU )

Malatya Bisiklet topluluğunun organize ettiği etkinliğe katılmak için 26.06.2013 saat 06.00 da Pelin ve Alp ile birlikte evden hareket ettik.ODTÜ'nin kapısından Nazan'ı alıp AŞTİ'ye geldik. Kernek firmasına ait otobüsümüz 08.30 da hareket etti.Hepimiz en ön sırada oturduğumuz için kaptan Mutlu bey ile sohbet fırsatımız oldu.Bisikletle Nemrut'a çıkacağımıza pek şaşıran Mutlu kaptan '' siz deli misiniz ben oraya bu otobüsle bile çıkamam '' dedi. Önce Mucur Başkent tesislerinde sonra da Gürün Velidedeoğlu tesislerinde mola verdik.Başkent tesisleri ne kadar bakımsızsa velidedeoğlu tesisleri de o kadar bakımlıydı.Malatya'ya 65 km kala otobüsün fren hortumu yerinden çıktı.Mutlu kaptan kelepçe ararken ben yanımızda plastik kelepçe olduğunu söyledim ama bizde de var ihtiyaç yok dedi.Ancak biraz sonra muavin gelip kelepçe istedi . Mutlu'nun durumunu size bırakıyorum.
Kaptan Mutlu'nun tavsiyesine uyarak akşam yemeğimizi Malatya yöresel yemeklerini en ucuz ve temiz yiyebileceğiniz beş konaklarda yedik.Tarhana çorbası,beş konak tabağı,iç pilav ve tatlı olarak zerdan ve sütlü kadayıf mutlaka yemeniz gerekenler.
Kamp alanı şehrin 8 km dışında Elazığ yolu üzerinde İnönü Üniversitesi kampüs'ü içersine güzel bir yerdeydi. Bizi yolda Mustafa Ekici kardeşim karşıladı.İlk akşam bayağı gelen oldu.Bisiklet ile bağlantılı olduğunu inandığım bir duruma tekrar şahit oldum.Herkes ilk defa karşılaşmasına rağmen hemen kaynaşıyordu. Bahtico ile Mürüco ve tatlı Pınar da akşam bize katıldılar. Sabah da Can'ın katılımıyla grubumuz tamalandı.
Sabah 5 de dinlenmiş olarak uyandım.Kahvaltı için  Malatya'ya inmeye karar verdik.Ama seçtiğimiz yer olan Vitamin life'dan hiç memnun kalmadık.Personel çok ağır,servis kötü ve mutfak ile WC pisti.
Tren ile gelen Can 20 saat yolculuk yapınca dönüşte otobüse transfer oldu.Önce gara gidip biletini iade etmeye çalıştık,bürokratik engellerden dolayı başarılı olamadık.Benim gidon borusu çatlamış kaynak yaptırmak için Muko bisiklete( Mustafa'nın dükkanı )gittik.Öğlen yemeğimizi Mürüco'ların da görmesi için beş konaklarda yedik.Tek kelimeyle muhteşemdi.Öğleden sonra etkinlik proğramı kapsamında toplu halde şehir turu atıp Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayına gittik.Orada Can küçük bir kaza geçirdi.Bu yüzden çekilen resimde yer alamadı.
 Akşam tekrar kamp alanına döndük.Kaydımız yapılıp numaralarımızı aldık.
Sabah 06.00 da kalkıp kahvaltımızı yaptık ve 08.00 de hareket ettik.70 km.lik zorlu bir tırmanış bizi bekliyordu.Yolda jandarma yol güvenliğimizi sağlarken sağlık bakanlığının ambulansı bir ileri bir geri giderek sağlık problemi olanlarla ilgileniyordu.Bu arada Özcan Demir kardeşimiz de en geç 20 dakikada bir yanımıza gelip soğuk  su,soda,gofret,lahmacun,ayran ve kayısı ikram ediyordu.Sıcak bir yandan dik rampalı ve virajlı yolda akşama kadar gidip gelmek bir yandan insan perişan olur ama ne lojistik ekibi ne de sağlık ekibinin yüzünden tebessüm hiç eksik olmadı.
Saat 15.00 de Tepehan kamp alanına vardık.Hepimiz bitmiştik resmen ama çok mutluyduk.Bu arada turlarda hep iyi bisikletçi olarak gördüğümüz arkadaşların yorulup kaytararak araçlarla yukarı çıkması enteresandı.Biraz soluklanıp çadırlarımızı kurup yerleştik.Duşumuzu da alınca yorgunluk falan kalmadı.
Gece İpek'in hastalanması keyfimizi kaçırdı.
Bu sabah'ta 05.00 de kalktım.Bu durum havayla ilgili olmalı.
Çadırda yatmak gerçekten çok keyifli.En çok yıldızlı otel 7 yıldızlı oysaki bizim çadırlarımız sonsuz yıldızlı.Gece yatınca binlerce yıldızın altında yatıyorsunuz.(Bu söz Gezegen Cemal kardeşimden alıntıdır.)
Saat 14'e kadar sıcağın geçmesini beklerken dinlendik. Bir kaç km ilerde Karapınar Şelalesinde de serinledikten sonra bizim gruptan Alp,ve Nazan ile esas zorlu tırmanış başladı.Ama ne tırmanış.
Mürüco,Bahtico,Pınar,Pelin ve Can araç ile çıkmayı tercih ettiler.Hoş Pelin bunun acısını Alp'ten zirvede çıkarttı.25 km.lik yolu anca 4 saatte çıkabildik.Neredeyse yürüme hızı.Nemrut'un zirvesine yakın bir yerde otel var yolun oradan sonraki kısmı çok kötü bu yüzden bisikletimi katlayıp minübüse koydum ve öyle çıktım kalan 2 km yi.  Minibüsten indikten sonra da yürümekte bile zorlandığınız bir tırmanış ile zirveye varıyorsunuz. Güneşin batışına zor yetiştik.Zirve bayağı kalabalıktı.

Güneşi batırdıktan sonra önce otelin olduğu yere indik burada bisikletlerimizi bırakıp minibüslerle Tepehan'a geldik.Biraz oturup sonra yattım ama uyuyamadım.Hem az kişi yatmış diğerleri sohbet ediyordu çünkü 03.00 de güneşin doğuşu için tekrar  yola çıkacaktık.Minik Pınar'ında ateşi çıkmış ağlıyordu.Bu da keyfimizi kaçırmıştı ve birşey yapamıyorduk.keskin ailesi sabah Malatya'ya gitme kararı almıştı.
Saat 03.00 yola çıkma zamanı minibüs hareket ediyor ama herkes uyuyor.Gecenin sessizliğini
aracın motor sesi ve teypte çalan acılı arabesk bozuyor.1 saat sonra yine zirvedeyiz.Yukarıda korkunç bir rüzgar var.İnsan ayakta durmakta zorlanıyor.Kayaların arkasına sinip güneşi beklemeye başlıyoruz.Biraz sonra beklediğimize değiyor. Muhteşem bir görüntü. Hava iyice aydınlandığında otelin önüne inmiş olduk.İniş yolunda kenarlardaki mucur tehlike arzettiğinden en önden yola çıkıyorum.Bu sefer grubun iniş yapan tek üyesiyim. Nazan ile Alp'de araçla inecekler.Daha ilk rampanın ilerside bir ayı ile karşılaşıyorum. Bana doğru gelse hemen geri otele doğru gideceğim.Ama o tarlalarda
 kayboluyor.İniş hakikaten çok tehlikeli. Mucur'a kaptırırsanız kurtulma şansınız bayağı az.Çok yavaş ve dikkatli iniyorum.2 saat sonra Tepehan kamp alanındayım.Kahvaltımı edip çadırımı topluyorum. Hep beraber yola çıkıyoruz.Yolu hep iniş zannetmeyin 70 km.lik yolun 20-25 km.si tırmanış gerisi iniş. Dünkü zorlu  tırmanış sonra iniş uykusuz gece tekrar yukarı çıkış ve bisikletle 100 km.lik geri dönüş.Kampüse zor geliyoruz.Bir kaç saat dinlenip saat 07.00 de garajlara doğru yola çıkıyoruz.Yolda Mustafa'nın dükkanına uğrayıp vedalaşıyoruz.Otobüsümüz saat 9.00 da.
İyi ki erken gitmişiz.Çünkü bizim otobüsün bagajı küçük olduğu için 4 bisikleti alamıyor.2 tanesi bir önceki otobüs ile gönderiliyor.
Otobüse biner binmez hepimiz ölü gibi uyuyoruz.Sabah ben eve ,Nazan ODTÜ'ye, Alp ile Pelin de işe gidiyorlar.Can ayrı firmayla geliyor.Çok güzel bir gezi daha sona ermiş oluyor.
Bu etkinlikte emeği geçen herkese ayrı ayrı çok teşekkür ederim.






HİÇ BİR ŞEY İÇİN ÇOK GEÇ DEĞİL.

              Başlarken bir hususu belirtmek istiyorum. Aşağıda yazdıklarım ve önerilerim sadece 60 yaş üstü emekliler içindir. Gençlerin ...