8 Ağustos 2016 Pazartesi

BALTIK KIYILARI TURU-2016













Kış boyunca yapılan çalışmalar, gidilecek ülkelerin tespiti, rota, konaklama yerleri ve sonunda biriken millerimle Mart ayında uçak bileti alımı. Bu bölgede pedallamış çok az bisikletçi olduğu için Bisiklet Gezgini'nde Seçil Öznur hanımdan yardım aldım. Bana verdiği numaralar ile sadece iki kişiden Antalya’dan Kazım Tuncay Tekle ile İstanbul’dan Ahmet Mumcu'dan bilgi alabildim. Gürkan'ın ( Gürkan Genç ) yazılarına da baktım ama o da bana göre farklı bir rota takip etmiş . Maps Me uygulamasından 6 ülkenin de (Finlandiya, Estonya, Letonya, Litvanya, Belarus ve Ukrayna) haritalarını indirdim. Hatta fazladan Polonya’yı da indirdim ne olur ne olmaz diye. Ankara’da bu ülkelerin elçiliklerine gidip görüşmeler yaptım. Bisikleti duyunca ilk defa böyle bir talep ile karşılaştıklarını belirtip hepsi de çok ilgilendiler ve bir sürü broşür ve sorularıma çok tatminkar cevaplar verdiler. Yolculuğum esnasında da kaldığım kamp ve hostellerde, turizm bürolarında ve bir çok yerde bu sene buraya gelen ilk Türk olduğumu söylediler.
Bu turda harika bir değişiklik oldu. Her zaman tek başıma yola çıkarken Baltık ülkeleri turu için eşim de benimle geldi ve turun ilk 5 gününde beraber gezdik.  O döndükten sonra bisikletimi ambalajından çıkartıp yola koyuldum.

24 Haziran 2016 
Sabah 05.00 da İstanbul’da kızımın evinden besmele ile tur başladı. Oğlumla ikisi bizi hava alanına getirip yolcu ettiler. 
Saat 07,30 da havalanan THY uçağı her zamanki zengin ikramları ile zamanın nasıl geçtiğini anlamadan saat 12 de Helsinki’ye indi. Raylı sistem ile şehir merkezine oradan bir taksi ile de çok yakındaki otelimize gittik. 3 gün boyunca Helsinki’nin her yerini gezdik. Burada Soumenlinna adası (İlk yerleşim yeri daha sonra toplama kampı olmuş. Her yarım saatte bir motor var) ve Rock Church (Doğal kayalıklara ilave olarak yapılmış enteresan bir yapı), Sibellius park ve Esplanade park benim en çok beğendiğim yerlerdi. Ayrıca turumun beyaz gecelere rastlaması da harikaydı.




27 Haziran 2016

Tallinn’e giden Viking Line Silja Line ve Ecqure Line adında 3 gemi firması var ve yolculuk  2,5 - 3 saat sürüyor. Hepsi de hemen hemen aynı. Ben otele çok yakın olduğu için Viking Line’ı tercih ettim. Bileti çok önceden almanıza gerek yok bir gün önceden gayet uygun olarak alabiliyorsunuz.Hatta gemi dolmazsa son gün fiyatı iyice aşağı çekiyorlar. Otel veya hostel rezervasyonlarını da booking.com dan en uygun fiyata yaptırabilirsiniz. Ancak dikkat etmeniz gereken çok önemli bir husus var. Booking.com.dan rezervasyon yaparken tesisin şartlarını iyi okuyun bazılarında sonradan iptal ettiğinizde paranız yanabiliyor.

 Bu ülkelerde her şehrin bir Old Town’ı (İlk yerleşim yeri) var ve gezilecek her şey orada.


Tallinn çok küçük olduğu, hava da kararmadığı için o gün akşam geç saate kadar her tarafı gezdik. Ertesi gün eşimi yolcu ettikten sonra ben iki gece daha kalıp bisiklet ile yola çıkacağım.Bu iki günde de bu güzel şehri doyasıya gezdim. Bu arada Tallinn meydanında tamamen tesadüf eseri olarak arkadaşım Yusuf Yasemin ve oğlu Yiğit ile karşılaştım. Onlarda Helsinki'den başladılar Türkiye'ye gidecekler.

02 Temmuz 2016 

Sabah 06 da kalktım, hazırlanıp 07 de yola çıktım. Bir saat sürüp kahvaltı için durdum. Saat 18 de Haapsalu’ya vardım. Hiç acele etmeden sakin bir sürüş oldu. Bu bölgede sıcaklık gündüz 17-20 derece, gece 14-16 derece oluyor ama ne üşüyorsunuz ne de terliyorsunuz. Sahilde kamp yeri ararken aniden sağanak şeklinde yağmur başladı kolay kolay da bitecek gibi görünmüyordu.Nitekim öyle de oldu arada biraz yavaşlasa da sabaha kadar devam etti.Hemen yakındaki terk edilmiş bir otelin sundurmasına sığındım. Benimle aynı anda oraya sığınan başka bisikletçi ile geceyi orada geçirdik. Bu beraberlik turun son gününe kadar devam etti.
Noam Sarfati, 52 yaşında bir Yahudi. Tunus'da dünyaya gelmiş çok küçükken Fransa'ya gitmişler sonra İsrail'e yerleşmişler.İki kızı bir oğlu var.Hobi gibi turizm işiyle uğraşıyor.  


Aslında karakterlerimiz tamamen zıt. Ben ne kadar derli toplu ve planlı programlı isem  Noam  o kadar dağınık ve hiç program yapmayan son derece rahat biri. Ama tüm kararlarımızı ortak almamız ve hep birbirimize karşı saygılı olmamız ve en ufak bir şekilde rahatsızlık duyarsak hemen ayrılabileceğimiz düşüncesi ile bu beraberlik devam etti. Aslında günlük yaşamayı seviyor.
Dünkü yağmurdan sonra güne pırıl pırıl başladım ve 7 km sonra Rohuküla’dan feribotla 1.5 saatte Hiiumaa adasına geçtim. Helterma  limanından pedallayarak önce Kardla’ya geldim. Gece burada yatıp ertesi gün yine feribotla Saaremaa adasına geçtim. Adanın ortasındaki meteor çukuru enteresandı. Gece Kuressaare kasabasında sahilde cankurtaranların binasının önüne çadır kurdum. Sıcak duş ve temiz tuvalet vardı. Bu seyahatim esnasında tüm sahillere çadır kurabildim yeter ki tuvalet ve bazen duş olsun.



Her yer serbest ve son derece güvenli. Bisikletinizi kilitlemeden gece yatabiliyor hatta market veya AVM’ye girip alışveriş yapabiliyorsunuz. Kuresaare’de deniz kenarında etrafı suyla çevrili muazzam bir kale var. Hayran olmamak mümkün değil. Saaremaa adasından Muhu adasına denizi doldurarak geçiş yapmışlar. Çok uğraşmışlar çünkü çok şiddetli rüzgarı var hatta bir yerde bisikletten inip yürüyerek devam etmek zorunda bile kaldım. 3'ncü ada olan Muhu adasının Kulvastu limanından Virtsu’ya geçtim yani tekrar ana karaya dönmüş oldum. Geceyi yağmur sebebiyle feribot binasında geçirdim.

06 Temmuz 2016 

Gün boyu ara ara yağan yağmur eşliğinde akşam üstü Parnu’ya geldim. Burası bayağı büyük ve bir sürü AVM var. AVM bizim için temiz tuvalet, çeşitli yemek seçeneği, ucuz ve büyük market, telefon şarjı ve wi-fi demek oluyor. Gece sahilde tanıştığımız 2 Kuzey İrlanda’lı Garth ve Hannah ile beraberdik. Yandaki otelin WC si ve wi-fi si den ücretsiz olarak faydalandım.

07 Temmuz 2016 

Bugün Estonya’dan Letonya’ya geçeceğiz. Tabi ki sınır falan yok, usulen bir tabela koyuyorlar. Akşama kadar karşı rüzgar ile kıyasıya mücadele ve yorgun argın Salacgriva’ya varış. Ama turizm information daki  bayan okulda sıcak banyolu yer ayarlayınca yüzümüz gülüyor. Okula yaklaşırken kırılan jant telimi gece rahat rahat değiştirme fırsatı buluyorum. Yapabildiğim kadar da akort yaptım. Ertesi gün akşam üstü Saulkrasti kasabasında bir bisikletçi bulup iki tekerimin akort ayarını yaptırırken fren ayarı ve zincir yağlamasını da aradan çıkartıyorum.

09 Temmuz 2016 

Bugün 45 km sürüp Letonya’nın başkenti Riga’ya varacağız ama aksilikler devam ediyor. Noam’ın önce pedalı sonra jant teli kırılıyor. Pedalı bir marketten alıp ( Bu ülkelerdeki büyük marketlerde bisiklet reyonunda aradığınız pek çok şeyi bulabiliyorsunuz.) değiştiriyor ama yedeği olmadığı için kırık telle devam ediyor. Riga’da önce bisikletçide teli değiştirip iyi bir bakım yaptırıyor sonra merkezde çok temiz bir kamp buluyoruz. Akşam üstü de Old Town‘ı gezmeye gittik. Riga’yı çok beğendim ve 2 gün kaldım.

11 Temmuz 2016

Riga’dan ayrıldıktan 20 km sonra Jurmala kasabasına girerken ince ince başlayan yağmurdan kaçmak için sığındığımız AVM bizi biraz sonra 3 saat devam eden sağanak yağmurdan da korudu. Yerlerin kuruması falan derken bayağı zaman kaybettik bu yüzden akşama kadar ancak Engure kasabasına varabildik. Bu bölgede yağmur her gün bir defa yağıyor sonra ertesi güne kadar hava açık oluyor. Sabah masmavi bir gök yüzü ile erkenden pedala basıp akşam üstü 80 km ile Kolka’dayım. Burası aslında şirin bir köy ama biraz ilerisindeki sivri burun ile ünlü. Kolka burnu Baltık denizi ile Riga körfezinin birleştiği hem askeri hem de denizcilik açısından çok stratejik bir yer.



1. ve 2. Dünya savaşları sırasında Ruslar ve Almanlar arasında zaman zaman el değiştirmiş. Bu arada açıklara kadar devam eden sığ deniz buranın dünyanın sayılı bir gemi mezarlığı olmasına da sebep olmuş. Böyle olmasının asıl sebebi de insanların gemileri uyarmak için kıyıya ateş yakmaları ve daha sonra yine bu buruna fener yapmaları. Şimdiki fener 4 km açıkta ve sonradan yapılan bir adacıkta. Buranın bir başka özelliği de denize girmenin yasak olması çünkü dipte çok fazla kum hareketi var buna karşılık kenardaki kumlar adeta beton gibi ve üzerinde bisikletle gezebiliyorsunuz.

13 Temmuz 2016

Turun en yorucu ve en sıkıcı günü karşıdan esen çok şiddetli rüzgar ve çok bozuk olan yol sebebiyle bugün oldu. Ventspils’e vardığımda hem fazla yol yapamamış hem de tamamen bitmiştim. Burası çok güzel bir liman şehri. Doğruca kampinge yerleşip kendimi duşun altına attım. Sonra da uyku tabiki. Ertesi gün kahvaltı yaparken yanımıza Alman bir turcu geldi. Kendisinin yatar bisikletini kullanıp inceleme fırsatı buldum. Daha rahat olduğunu ama hem bisikletin hem de parçalarının pahalı olduğunu öğrendim. Bu arada yola çıkmadan önce mutlaka bu bölgenin rüzgar durumunu da öğrenmem gerektiğini ve bugün havanın çok sakin olacağını da öğrendim. Havanın güzel, yolun da keyifli olmasının verdiği enerji ile 120 km pedallayarak yorulmadan Liepaja’ya geldim.

15 Temmuz 2016

Dünkü güzel havadan sonra gece boyu yağan yağmur gün boyu ara ara devam etti. Feribot bekleme salonunda yattığımız için hiç etkilenmedik. Bu sayede bizde Liepaja’da kalıp şehri iyice gezme fırsatı bulduk. Buralarda kaybettiğimiz süreyi  KLaipeda ile Kaunas arasını otobüs ile geçerek 185 km kazanacağız. Çünkü bu ara otoban ve biz giremiyoruz, normal yoldan gidersek de yolumuz 120 km daha uzayarak 300 km olacak. Sabah tekrar yola çıkıp turun en güzel en modern ve en zengin kasabasına Palanga’ya geldim. Bu arada Letonya'dan ayrılıp Litvanya'ya geçiyorum. Şehre girdiğiniz zaman lüks villalar , pahalı arabalar , bakımlı yollar , şık giyimli insanlar hemen dikkat çekiyor. Palanga harika kumsallı plajının ortasından denize doğru uzanan iskelesi ile ünlü.Temmuz ayında olmamıza rağmen ben dahil herkesin üstünde montları var.



Yaz festivali nedeniyle şehrin merkezinden buraya giden yol üzerinde de türlü etkinlikler vardı. Palanga’dan ayrılırken de 11 km uzunluğunda bir parkın içinden geçiyorsunuz. 35 km daha sürüp akşam üstü Klaipeda’ya vardım. Oldukça büyük ama eski bir şehir ve burada da festivale denk geldim. Aslında hemen yakınında herkesin mutlaka gör dediği Kaliningrad var ve buraya bir tarafı deniz bir tarafı göl olan yaklaşık 60 km uzunluğunda incecik harika bir yol ile gidiyorsunuz ama karşıma uçak krizi ile ilgili Rusya vizesi çıkıyor. Oysa ki bir gece önce 3 Rus bisikletçi ile arkadaş olmuş hatta yemeğimizi, kahvemizi bile paylaşmıştık.İnşallah çok yakında iki ülkenin lideri birbirlerine küsmekten vaz geçerler de hiç olmazsa benden sonra gelecek arkadaşlarım yandaki fotoğrafta görülen yolda pedallayabilir.
Aslında tüm turum boyunca bir kaç sınır görevlisi asker hariç tanıştığım insanların hepsi de bana karşı çok kibar ve naziktiler. Çok yardımsever
ler. Türk olduğumu öğrenince önce şaşırıyorlar ( Çünkü çok az Türk görüyorlarmış ) sonra hemen toparlanıp bir şeyler yapmak için çırpınıyorlar. Özellikle Türkiye'ye gelmiş olanlar bizi çok seviyorlar.










18 Temmuz 2016

Otobüs terminalinde aracın arkasındaki 6 bisiklet alabilen taşıma aparatına şöför kendisi yerleştiriyor bisikletlerimizi.


Burada bilet alırken bisikletiniz olduğunu belirtmeniz gerekiyor çünkü her otobüste bu aparat yok ama pek çoğunda var. 1,5 € bisiklet için ücret ödedim. Otobüslerde sadece şoför var muavin ve ikram yok, yer numarası da yok istediğin yere oturabiliyorsun. Yoldan binenler ücreti şoföre ödeyip biletini alıyor. Araçlar eski ama bakımlı ve temiz. Tv yok, bizim eski usul tavandaki  hoperlörden  radyo yayını var ama yanık yanık kulak tırmalayan arabesk müzik de yok. Öğle saatlerinde Kaunas’dayım, akşam üstüne kadar özellikle Old Town’ı gezip 30 km sürerek Prienai kasabasına geldim. Geceyi çok güzel bir parka çadır kurarak geçirdim. Ne kimse rahatsız etti ne de karışan oldu. Sabah parktaki banklar dikkatimi çekti.



Kütüklere oyularak şekil verilmişti ve hepsi birer sanat eseriydi. Kahvaltı edip ayrılıyoruz SPA ve kaplıcaları ile ünlü Birstonas kasabasına geldim. İlk girişte zenginliği ve modern binaları dikkat çekiyor. Akşam üzeri Trakai kasabasındayız. Bir yarım ada üzerine kurulmuş etrafında göller, nehirler ve adacıklar olan şirin tarihi bir yer. Eski çağlardan hiç bozulmadan günümüze gelen kalesi görülmeye değer.


Nehir kenarındaki parka kurduğum çadırımda dolunayın sudaki yakamozunu seyrederek uykuya daldım.

20 Temmuz 2016

Sadece 27 km sürüp erkenden Litvanya’nın başkenti Vilnius’a gelince akşama kadar tüm şehri gezip bitirdik. Gece burada yatıp yarın ilk muayeneli sınır geçişimi yapacağım.

21 Temmuz 2016

Güne yine yağmur ile başladım ve öğleye kadar bir AVM’de bekledim. Güneş tekrar yüzünü gösterince 35 km sürüp Belarus sınırına geldim. Litvanya tarafından çok kolay geçtim ama Belarus’lu bayan asker beni biraz uğraştırdı. Önce saatçi gözlüğü ile pasaportumu defalarca inceledikten sonra aramızda geçen konuşma:
-Bu yeşil pasaportu nasıl aldın ?
-Eşim devlet memuruydu o hak edince bana da verdiler.
-O aldı diye sen nasıl alabilirsin çok saçma.
-Benim ülkemin kanunları bana bu hakkı tanıyor siz karışamazsınız.
-O zaman imigration formu dolduracaksın.
-Ben göçmen değilim turistim bak bisikletle seyahat ediyorum öyle bir form doldurmam.
-Doldurmazsan bu ülkeye giremezsin.
-Ben de girmem. Litvanya’ya geri döner oradan Polonya’ya geçerim hem orada gümrük de yok.

Araya giren çok kibar bir beyin ve Noam’ın ricası ile formu doldurup uzattım. Çünkü zaten bisiklet olduğu için uzun araç kuyruğunun en başına geçmiş hem de bankonun önünde her şeyi durdurmuştum. İşim bitince kenarda Noam’ın gelmesini beklerken bu sefer Noam bağırmaya başladı. 4 milyon dolarlık sağlık sigortası olmasına rağmen  Rusça olmadığı için 2 dolara yeniden sigorta yapmak istiyordu bayan görevli. Aynı kişiler bu seferde onu sakinleştirip kabul etmesini rica ettiler. Böylece sınırı geçebildik. Benzer uzunlukta bir araç kuyruğu da diğer tarafta bekliyordu. Kendimize gelmek için yemek yiyip çay içene kadar geçen sürede toplasan 10 araç ancak geçebilmişti. 18 km sonra önümüze çıkan Lukoil benzin istasyonunda izin alıp çadır kurduk. Görevliler çok yardımcı oldular kendi banyolarında sıcak duş bile aldık.

22 Temmuz 2016

27 km sonra ilk kasaba olan Asmiany’e geldim. Önce bankadan Belarus Rublesi aldım. Artık Euro geçmiyordu. Bu arada dün Noam’ın arka bilyaları dağılmıştı. Bir bisikletçi bulup onu yaptırdık. Bisikletçi Alexander ve radyo tamircisi Ryndevich çok sıcak kanlı ve harika insanlardı.



Çok kısa sürede sıcak bir dostluk ortamı oluştu. Ryndevich ile hatıra olarak hediye alış verişimiz bile oldu. Artık Belarus’lular hakkında düşüncelerim değişmeye başlamıştı.Bisikletle seyahat ettiğim ve değişik ortamlarda kaldığım için her kesimden insan ile ilişki kuruyor , hepsini yakından tanıma fırsatı buluyordum.  Minsk’e 50 km kala yine Lukoil istasyonunda kamp kurdum. Bu defa duş yoktu ama onun yerine çok güzel bir çardak vardı. Yemek, çay ve kahve keyfimiz orada devam etti.

23 Temmuz 2016

Sıkı bir sürüş ile 10.30 da başkent  Minsk’e  girdim. Tam merkezde bir hostele yerleştim. Gece 01.00 e kadar şehri iyice gezdim. Bu arada artık gece olmaya başlamıştı yani güneş batınca hava kararıyor.

23 Temmuz 2016

Sabah erkenden kalkıp yolun hemen karşısındaki gardan trene binip Gomel kasabasına geldim. Trenler çok eski. Bizim kuşetli vagonlarımıza benziyor. Bisiklet vagonu yok ön tekerleği  söküp oturduğun yerin en üstüne koyuyorsun. Ama fiyatı ucuz.

Gomel’i gezip tekrar yola düştüm. Ukrayna sınırına geldim. Belarus tarafında yine aynı sıkıntıları yaşadım ama en son kontrolü yapan asker Türk dostu çıktı. Tırcılardan öğrendiği "merhaba" ve "güle güle" kelimelerinin ardından buradan geçen bisikletçilere, arkalarına bir sürü ülkenin bayrağını taktıkları için çok kızdığını oysa ki benim sadece kendi bayrağımı taşıdığımı ve bunu takdir ettiğini söyledi. Biraz sohbet edip Ukrayna tarafına ilerledim.

Önceki bisikletçilerden asıl bu geçişin çok zor olduğunu duymuştum ama bayan asker pasaportumu görünce gülümseyerek hemen mühürü bastı. Meğer Antalya’ya gelmiş ve bayılmış. Kabak yine Noam’a patladı. Burada da bir sürü uğraştı. 45 km daha sürüp Chernihiv kasabasında Hotel Druzba’ya yerleştim. Müstakil oda, banyo ve WC li. Belarus oldukça ucuz ama Ukrayna iyice ucuz çünkü Ukrayna’da 27 Griva = 1 € veya 1 TL = 8 Griva. Belarus sınırına kadar geçtiğim 4 ülkeninde topraklarının % 70 i orman , göl veya nehirdi. Belarus' ta bunlar yerini kısmen düz ve ekili alana terk etti. Ukrayna'da ise ekili alan iyice arttı. Meğer Ukrayna Avrupa'nın tahıl ambarıymış. 


25 Temmuz 2016

Keyifli bir kahvaltı 85 km çok keyifli bir yolculuk ve Kozelets kasabasında bir bungalov otelde daha doğrusu çiftlıkte ördekler, tavuklar ve minicik yavru köpeklerle, 6 yataklı, 2 katlı bungalovda kaldım. Bu arada Çernobil kasabasının da yakınından geçtim ama tamamen kapalı olduğu için hiç gitmek gelmedi içimden. Ukrayna'da yol kalitesi iyice düştü. Zaten köylerdeki evlerde tahtadan yapılmış hiç cilalanmadığı için simsiyah olmuş hatta çürümüş. Toplu taşım araçları kesin 2. dünya harbinden kalmış bazıları öyle dökülmüşki üzerlerine üstüste yapıştırdıkları ilanlar tutuyor. Ama araçların bisiklete ve yayalara olan saygısı muhteşem. 


26 Temmuz 2016

80 km pedallıyarak Kiev’e girdim. Önce nehir kenarında kampingde kalmayı düşünüyordum ama booking.com da tam merkezde 4 yıldızlı otel bulunca vazgeçtim. Otelin kapısında odayı alıp içeri girdim. Daha resepsiyona mailim dahi gelmemişti. Birazdan işlemlerim yapılmış bisikletim görevliler tarafından kapalı garaja taşınmış ben de 16. kattaki odamda şehrin fotoğraflarını çekiyordum. Önce biraz dinlenip hem gezmek hem de yemek için merkeze özgürlük meydanına indim. Zaten 15 dakika yürüme mesafesindeydi.


27 Temmuz 2016

Bugün boş bisikletimle akşama kadar Kiev’in altını üstüne getirdim.




Turum boyunca gördüğüm en kalabalık (araç ve insan olarak) şehir Kiev oldu. Dolayısıyla diğer yerlere göre daha dikkatli bisiklet sürmek gerekiyor. Yani biraz bizim ülkeyi andırıyor. Aslında adaptasyon için iyi oluyor.

Kiev’de özgürlük meydanının hemen yanında bir sokak 2014 olaylarında sokakta öldürülen 111 masum insan için trafiğe kapatılıp her ağaç dibi anıt mezar haline getirilmiş. 


















Otelden ayrılırken iri yarı düzgün biri yanıma geldi ve sohbete başladı. Türk olduğumu ve bisikletle Helsinki'den gelmeme çok şaşırdı. İsmi Aleksandr Vasylyeviç Adzelenko, Em. general ve Odessa bölgesinin 2 numaralı yöneticisi ve aynı otelin bir katı ona tahsis edilmiş. Beni Odesa'ya davet etti ve özel misafiri olmamı istedi. Döneceğimi duyunca kartını ve Ukrayna'nın eski gelenek ve göreneklerini günümüze taşıyıp yaşamasını sağlayan şiir kitabını verip ileride tekrar gelirsem mutlaka kendisini bulmamı istedi.Fotoğrafta benim arkamda duran da emir subayı İgor Kiruşko
Akşam hava alanı yakınında çadır kurup ertesi gün THY ile yurda döndüm.




Gezdiğim ülkeler ile ilgili dip notlar:



-Ukrayna hariç (burada da çok tatlı yani belli belirsiz rampalar vardı) yolun tamamı düm düzdü yani hiç ama hiç rampa yoktu. Estonya, Letonya ve Litvanya’nın % 70 i orman olduğu için sürekli orman içinde sürdüm. Ağaçlar o kadar yoğundu ki 10 m ilerideki denizi veya gölü göremiyordunuz. Zaten geri kalan topraklarda da ya göl vardı ya nedir. Bu kadar suyun bol olduğu yerde maalesef hiç çeşme yoktu ne sokakta ne de evlerin bahçesinde ya da benzinlikte. Normal çeşmelerden akan sular da kokuyor öyle ki çamaşırlarınızı yıkadığınızda onlar da kokuyordu. Türkiye’ye döndükten sonra hepsini iki kere yıkadım. 


-24.Haziran’da Helsinki’de başlayan turum 35 gün sonra 28 Temmuz’da Kiev’de sona erdi. Toplam 2.300 km pedalladım, bir kere arka jant telim kırıldı (tüm yüküm arkada olduğu için) . Ankara’dan Güngörler Bisikletin sahipleri Vahit bey ve Burak’ın düzenli ve itinalı bakımları sayesinde 2.300 km’yi hiçbir problem yaşamadan tamamladım.


-Helsinki’den başlamak çok iyi oldu. Hem mutlaka görmenizi tavsiye ederim hem de büyük ve modern bir şehirden tura başladığınız zaman size hayal kırıklığı yaratacak sürprizlerle karşılaşmıyorsunuz. Ayrıca unuttuğunuz bir malzeme veya bisikletinizle ilgili bir şey lazım olursa çok kolay bulabiliyorsunuz. Helsinki'de her aradığınızı bulabileceğiniz çok kapsamlı bisiklet ve outdoor mağazalar var. 

-Tallinn’de bir tane kamping gördüm o da şehrin dışında ve bir tır garajının bir bölümünü kamping yapmışlardı. 12 € istediler çadır için kısaca hiç hoşuma gitmedi. Bunun yerine Old Town’ın içinde 7-8 € ya hostel bana göre daha mantıklı. Geçtiğim tüm ülkelerdeki hostellerde en kalabalık (12 kişilik) oda da bile yatsanız herkes ışık ve ses konusunda çok hassastı. Odalarda kız erkek karışık ama bu kimsenin umurunda değil. Estonya, Letonya ve Litvanya’da özellikle tüm sahillerde çadır kurmak serbest sadece orman olan bazı yerlerde birkaç tabela gördüm. Ateş yakmak, çadır kurmak, içki içmek ve köpek gezdirmek yasak diye.

-Bir çok feribot bekleme salonu 24 saat açık ve saat 23.00 de seferler sona erdikten sabah 06.00 ya kadar kimse gelmiyor. Buralarda da kalabilirsiniz, karışan olmuyor. Belarus’ta benzinlikler çadıra izin veriyor wc, elektrik hatta bazen wi-fi bile oluyor. Ukrayna’da benzinlikler izin vermiyor ama uygun bir yere çadır kurmanıza karışmıyorlar.

-Bölge halkı çok saygılı ve sakin yapılı. İngilizce bilen özellikle taşrada pek yok ama bir şekilde anlaşıyorsunuz. Daha aşağılardaki Avrupa ülkelerine göre çok daha ucuz ve bisiklet hırsızlığı yok denecek kadar az. 2 kg ağırlığındaki Abus marka kilidimi boşa götürmüşüm, gerek yokmuş.



-Sıcaklık gündüz 18-20 gece 14-15 derece yani bisiklet ve kamp için en ideal hava. Yolun iki tarafı sürekli orman olduğu için de mis gibi çam kokusunda pedallıyorsunuz. Wild camping yani doğada kamp seviyorsanız burada seçenek çok fazla. Her gün yağmur yağdığı için çadırınız ve çantalarınız kesinlikle su geçirmemeli.

-Finlandiya kökenli hamburger firması HES BURGER ‘in bu bölgede her yerde şubesi var. Özellikle Klasiskais menüsünü tavsiye ederim. 

Özet olarak çok ama çok keyif aldığım bir tur oldu. Gitmeyi düşünecek ve doğadan hoşlanan herkese şiddetle tavsiye ederim.

2 yorum:

  1. Bir çırpıda okudum. Keyfini ve zorluklarını çok güzel anlatan bir yazı olmuş. Kiev için üzülmek dışında yazının diğer yerlerinde sürmüş kadar oldum.

    YanıtlaSil
  2. Merhaba,
    2017'de benim de Talinn'den Odessa'ya (ya da Galati-Romanya) bir bisiklet turu planım var. Benim sürem 15 gün. Yazınız çok ilgimi çekti. Yağmur dışında başka önlem alınması gerekn bir konu var mı ? Ya da başka öneriniz...

    Selamlar,

    Kazasız ve keyifli turlar

    Murat (bisikletforum/Veloforum'dan five)

    YanıtlaSil

PAHALI MOTOR VE MALZEMELER GERÇEKTEN GEREKLİMİ ? :

       2011 senesinde bisiklet yeniden hayatıma girdi. Yeniden diyorum çünkü en son olarak bisiklete 1973 senesinde, motosiklete de 1985 de ...