SUYUN KAYNAĞINA YOLCULUK.

  

İnsanoğlunun bir kısmı hiç umursamadan ve bencilce içinde yaşadığımız bu mucizelerle dolu doğayı katlederken bir grup duyarlı vicdan sahibi dünyamızda bizden sonra da yaşayacak nesilleri düşünerek bu katliama dur demek için mücadele veriyor. Doğada bir şeyi mahvetmek ya da yok etmek ne kadar kolaysa korumak da o kadar kolaydır aslında. Yapacak şey sadece onu bulduğumuz gibi bırakmaktır. Çünkü o kendini yeniler, iklim değişikliklerine karşı değiştirir yani bizden pek bir şey istemez. Aksine bizim hayatımızın devamını sağlar, besler, korur öldükten sonra da bağrına basar.
İşte bu duyarlı insanlardan ikisi Urim Babacan ve Şafak Omaç bölge insanına seslerini duyurabilmek için Küçük Menderes nehrinin denize döküldüğü Kuşadası-Pamucak kıyılarından (Gebekirse Milli Parkı) yola çıkıp Ödemiş civarında Bozdağlar'da kaynağına kadar bisikletleri ile pedallama ve yöre halkını bu konuda bilinçlendirme kararı almışlar. "SUYUN KAYNAĞINA YOLCULUK" veya "TOPRAĞIN GELDİĞİ YERE YOLCULUK" gibi çok güzel isim de koymuşlar. Ben ve benim gibi bir grup bisikletçi de bu projeye pedallarımızla destek olmaya çalıştık. Kendi adıma bir şeyler yapabildiysem ne mutlu bana.


Burada gördüğünüz fotoğraflardan sol ve ortadaki suyun kaynağına ve kaynağa yakın yere aittir. Ancak maalesef sağdaki fotoğraf Küçük Menderes'in denize döküldüğü yerde çekilmiştir. Fazla söze gerek yok her şey ortada.

25/04/2016-Pazartesi= 77 Km.

Gece Abak (Az bilinen antik kentler turu) grubu olarak kamp kurduğumuz Pamucak halk plajından 5 gündür beraber olduğumuz arkadaşlarımızla vedalaşarak ayrıldık.

İlk önce Küçük  Menderes deltasından törenle toprağımızı alıp ilk mola yerimiz Zeytin Köy'e geldik. Burada bizi İzmir'li bisikletçi arkadaşımız Özer Çöteri karşılayıp evinde ikramda bulundu.


Gebekirse gölü kenarında verdiğimiz molada ise Urim Baba hepimize bakır cezvede yeni çekilmiş kahve yaptı.Urim babanın kahvesi gerçekten çok özel ve lezzetli. Çekirdek kahveden nostaljik el değirmeninde yeteri kadar çekilip bakır cezvede ağır ateşte kendi elleriyle sadece 4 fincanlık pişiyor. Kahvesini bitiren fincanını yıkayıp sıradaki arkadaşının da bu lezzeti tadabilmesini sağlıyor. Arka fonda da URİM BABANIN KAHVESİ levhası ve ATATÜRK'ün fotoğrafı yer alıyor. Değirmenci de genellikle oğlu Ferdimen oluyor.

Gebekirse gölünü terk ederken yolun diğer tarafında da Çatal gölü bizi uğurluyordu.








Öğlen yemeğinde  Belevi'nin girişinde Ahmet ustanın yerinde köfte yedik ama hiç tavsiye edemeyeceğim. Çöp şişi fena değildi ama köfte dondurucudan yeni çıktığı için dışı yandı içi pişmedi. Ayrıca içinde ekmek oranı fazlaydı. Göllüce, Bülbülderesi'nden geçip Yeni Çiftlik'te çay molası verdik. Tire'ye kadar 20 km yolumuz vardı ama karşı rüzgar herkesi bitirdi. Neyse ki bu gece kapalı spor salonunda kalacağız. Sıcak duşumuzu alıp odaya yerleştik. Burada ne kadar mutlu olduğumuz aşağıda belli olmuyor mu?


Bisikletçi arkadaşımız Birol Önal'ın akşam ısmarladığı kıymalı pide ve tulumba tatlısı gerçekten çok lezzetliydi.

26/04/2016-Salı = 65 Km.

Kapalı yerde ve yatakta yatmanın keyfi ile Birol'un getirdiği tire pidesi, çamur peyniri, tire tulumu, ev yapımı çilek reçelinden oluşan yöresel kahvaltıyı da yapınca güne harika başladım. Biraz sonra belediye hoperlöründen yapılan pazar duası ile köylü pazarı açıldı. Gavur İzmir diyenlerin bence bunu iyi düşünmeleri ve aynaya bakmaları gerekir gibi sanki. Toplu halde pazarı gezerken dedesinin mirasını devam ettiren keçe ustası Arif Cön bize sunum yaptı.Özellikle bayanların bu dükkanı ziyaret etmelerini şiddetle tavsiye ederim. Kaybolmakta olan el sanatlarından oluşan kent müzesini ziyaret ettikten sonra Tire'den ayrıldık. Sırf bu müzeyi gezmek için bile Tire'ye gelinir.
Adını kurtuluş savaşında o yörede yaşayan Gökçen efeden alan köyde ilk mola verildi. Yeri gelmişken Gökçen efeden kısaca bahsetmek istiyorum.

1891 de Tire'nin Fata köyünde doğdu. Asıl ismi Hüseyin'dir ancak mavi gözlerinden dolayı Gökçen adı takıldı. Okuyamadığı için 12 yaşında çobanlık yaparken Çakırcalı Mehmet efe ile tanıştı ve 20 yaşında onun yanına katıldı. Yunan işgali esnasındaki kahramanlıkları ve bir dönem Celal Bayar'ı saklaması ile ünlüdür. 28 yaşına Kaymakçı Göçen dağında 5.000 kişilik Yunan Ordusu ile çarpışırken şehit olur. Daha sonra Fata köyüne onun adı verilir ve köyün girişine heykeli dikilir.

Öğle yemeğinde Ödemiş'te Dostol kebapta Ödemiş köftesi yedim. Gerçekten çok lezzetli ve sadece 12 liraydı. Yolunuz düşerse merkezdeki parkın hemen arkasında . Akşam Beyköy'ün yukarısına çıkıp okul bahçesine kamp attık. Tepede olduğu için gece biraz serin oldu ama yaktığımız ateş olayı çözdü.

27/04/2016-Çarşamba = 36 Km.

Tepeköy'de tüm ova ayaklarımızın altında ilerde baraj ve gölü manzarası eşliğinde sabah kahvaltısı doyumsuzdu. Biraz yukarıdaki şelaleye yürüyerek çıktık.

Karaoba köyünden geçerken Ahmet Sezer'in ısrarlarına dayanamayıp çay ikramını kabul ettik. Gençliğine hızlı bir hayat yaşayıp her şeyin tadına bakmış renkli ama mert delikanlı biri. Pırıl pırıl bir Anadolu adamı. Yöresel şivesi ile renkli yaşamını özetledi.


Öğle yemeği için Kiraz'da durduk. Bisikletleri park ettiğimiz yerde Cumhuriyet büfesi hemen dikkatimi çekti. Günümüzde çok sık rastlanmadığı ve unutturulmak istendiği için. Sahibi çok genç bir delikanlı adı Hüseyin Yıldırım. Özel kasap sucuğu kendi imalatı ekmeğin içini de kızartarak nefis sandviçler yapıyor.
Yolunuz düşerse mutlak tanışın.

Hüseyin'in en az kendisi kadar samimi eşi de bizimle ilgileniyor ve faceden arkadaş olmayı teklif edecek kadar içten ve aydın. Bunları gördükçe bizleri değiştirmeye çalışanların başarılı olamayacaklarından iyice emin oldum.



Yaklaşık 10 km lik bir rampadan sonra Çatak vadisinde Küçük Menderes'in kaynağında kamp kuruyoruz ve getirdiğimiz toprağı törenle suya bırakıyoruz. Burada içilebilecek kadar berrak olan suyun (bir bardak içtim inanın çok lezzetliydi) daha sonra türlü atıklarla sırf bunları suya bırakmak daha kolay olduğu için hoyratça kirletilmesi açıkça bir doğa katliamı ve vatan hainliği.

Akşam yemeğinde Çatak Alabalık tesisleri sahibi Hüsnü Demir ve eşinin hazırladığı fırında pişmiş kiremitte köfte ve Alabalık var. Salatası, kaynak suyu, sınırsız çay (gece boyu) ikram. Burayı da mutlaka görmeli ve tatmalısınız.

 

 

 

28/04/2016-Perşembe = 72 km.

Sabah Hüsnü Demir'in hazırladığı ve tabiki yöresel köy kahvaltısından sonra hemen yola çıktık. Yılanlı ve Keremköy'den geçip Birgi'ye geldik. Burada 2.5 saat mola verdik. Size uzun gelebilir ama inanın yetmedi. Birgi bu günlerde TRT'de oynayan Yeşil Deniz dizisinin de çekildiği bir sürü tarihi mekanların olduğu eski köylerimizden. Ulu Camisi ve Çakırağa konağı ile UNESCO'nun Dünya mirası listesinde yer alan çok özel bir yer. Sokakları ve pek çok tarihi yapısının arasında ilerlerken sanki geçmişte yaşıyor gibisiniz.

Dolaşmaktan yorulup acıkınca tavsiye üzerine Birgi Katmer ve pide salonunda Sakin Ustanın da tavsiyesini dinleyip Katmer ve Töngür yedim. Kesinlikle denemenizi tavsiye ederim.Üstelik de tahmin edemeyeceğiniz kadar ucuz.


Yola devam edip Ödemiş,Yusuflu üzerinden Ilıcalar'a geldik.Adından da anlaşılacağı gibi kükürtlü kaplıcaları ile bölgede ünlüydü burası. Safak önceden gerekli bağlantıları yaptığı için Belediyenin kaplıca tesislerine yerleştik.

29/04/2016 - Cuma = 37 Km.

Bugün son günümüz yolumuzda kısa ve genelde düz olduğu için ağırdan aldık ve geç yola çıktık. Bayındır'da biraz mola verip öğlen yemeği için Arıkbaşı'da durdu. Torbalı'da Selçuk tarafına gidecek arkadaşlardan ayrılıp İzban (Raylı sistem) ile İzmir'e geldik. Alsancak sahilde Çimlerin üstünde Urim Babanın veda kahvesini içip ayrıldık.

Size sadece az bir bölümünü yazabildim. Aslında anlatılmaz yaşanır tadında muhteşem bir tur oldu. Harika insanlarla doğanın en güzel yerlerinde pedalladım ve konakladım. Yolda çok renkli ve candan Anadolu insanları ile tanıştım ve çok keyif aldım.

Teşekkürler Şafak'a, teşekkürler Urim'e, teşekkürler yol arkadaşlarıma.

Yorumlar

  1. Anlatılmaz,yaşanır.
    Gönüller bir olsun..
    Güzel ve içten bir anlatım yapmışın, Kaya abi.
    Bu etkinliğe ve tura destek olan tüm yol arkadaşlarıma selam olsun.

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Kaya Palancılar, fırından yeni çıkmış mis gibi sıcak sıcak anlatımın ile hala turda gibiyim. Kalemine yüreğine sağlık.

    YanıtlaSil
  3. Kalemine ve yüreğine sağlık kaya abi. Turu bir kez daha yaşadım..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

BURDUR-GÖLHİSAR TURU :

ROMANYA-2019 ( TRANSFAGARAŞAN YOLU )

YUNANİSTAN TURU: