FESTİVALDEN FESTİVALE , ÇEYREK TÜRKİYE TURU

25. Ağustos. Pazartesi
Her tur öncesinde olduğu gibi dün gece de doğru dürüst uyuyamadım. Oysa ki bu kadar çok tur yapmış biri olarak neden hala heyecan yapıyorsam.Aslında pek de haksız sayılmam çünkü bu seferkinin diğerlerinden bir farkı vardı, ilk defa bir çıkışta yaklaşık 1.800 km.lik bir gezi yapacaktım.Bir ay boyunca hep yollarda olacağım.Bir başka değişle Türkiye'nin yedi bölgesinin dördünden ( İç Anadolu , Marmara , Ege , Akdeniz bölgeleri ) geçiş yapacağım. Ayrıca başta ailem olmak üzere bazı arkadaşlarım da beni vaz geçirmeye çalışıyorlar.Festivallere gitmemi ama ara geçişleri otobüs ile yapmamı istiyorlar. Oysa ki turculuğun en keyifli yanı uzun yolda ( şehirler arasında) pedallamak bunu da sadece bir turcu anlayabilir..Bir de kimsenin bilmediği ya da kabul etmek istemediği şehirler arasının şehir içinde sürmekten çok daha güvenli olduğu.Asfalt kalitesi bile yerleşim merkezlerine girdiğinizde hemen bozuluyor,anlamsız çukurlar, hız kesici kasisler,kapağı kırık lögarlar v.s.peş peşe önünüzde diziliyor adeta.Sizi her yönden sıkıştıran araçlar da cabası.En son noktayı da ses kirliliği koyuyor.Oysa şehirler arasında rüzgarın sesi ile kuş ve böceklerin sesleri en ünlü senfoni orkestrasının muhteşem müziği gibi.Araçla geçerken kaçırdığınız manzaralardan hiç bahsetmeyeceğim.
YOL ARKADAŞIM YOLDAŞIM '' COMRADE ''
Bir de madalyonun tersi ve duygusal yönü var.Her ne kadar'' göstermiyorsun '' kibarlık iltifatına rağmen 60 yaşındayım,daha ne kadar böyle uzun turlara giderim bilmiyorum ama her halde en fazla bir kaç sene daha ondan sonra mahallemin sınırları içerisinde kalacağım.Dolayısıyla o gün gelene kadar gezebildiğim kadar gezmek ama doyasıya gezmek istiyorum.Bu tur ile aynı zamanda ne yapabileceğimi görmek istiyorum. Zaten yorulursam veya rahatsızlanırsam çözüm çok kolay bisikletimi katlar otobüse biner eve dönerim. Bu bölümü eşim ve çocuklarım okuyunca içlerinden gülüp benim inatçı olduğumu, turu bırakmayacağımı geçireceklerdir.Pek haksız da sayılmazlar.
Bütün bunlara birde son günlerde dizimdeki ağrı eklenmez mi.Gittiğim uzman ortopedi doktoru iki film çekip pek bir şey yok ama ağır hareketlerden kaçının demez mi.Hemen teşhislerine ve görüşlerine çok güvendiğim arkadaşlarım Dr. Bahadır&Gözde İnan çiftine , Serkan Taşdelen'e , Gürsel Akay'a durumu anlattım.Gelen ortak öneri kesinlikle turunu yap ama dizine dikkat et kendini fazla yorma oldu.Ters bir hareketten veya üşütmeden ya da yorgunluktan bile olabilirmiş. İşte bütün bu düşüncelerle son gece sabahı zor ettim.

ANKARA'DAN HAREKET
Kahvaltımı sıkı yapıp 06.30 gibi yola çıktım. İlk molamı Temelli'yi geçince simitçide verdim. Ama bir daha durmam bir poğaça, bir ufak uludağ limonata 4,50 Tl.  Biraz sonra bir kavuncunun dur işaretini dinlemeyince bu sefer oğlu önümü kesiyor çocuğu kıramayıp duruyorum. Harika bir kavun ve çay ikramı ile yaklaşık bir saatin nasıl geçtiğini anlamıyor insan sohbet konusu genelde aynı olsa da ( sorular malum bisikletle nasıl bu kadar uzun yol yapılır ve cevap gelirken yüz şekli  de hep aynı  arkamdan konuşulanları bilmek için zaten kahin olmaya gerek yok ). Tam hareket edecekken geriden yaklaşan bisikletçiyi bekliyorum yanıma 35-40 yaşlarında Avusturalya'lı bir bayan geldi. Adı Louis imiş. Yol bisikleti ile İngiltere'ye gidiyormuş. Yanında kamp malzemesi yok otelde kalıyormuş. Polatlı'ya kadar konuşarak sürdük, çok hoş sohbet hayat dolu idi. Polatlı'da tarihi yerleri gezmek için bir gece kalacak düzgün bir otel ayarlayıp Sivrihisar'da belediyenin otelinde kalmasını ve nostaljik sokağı,tarihi kiliseyi ve camiyi de görmesini tavsiye edip yoluma devam ettim. Polatlı ile beraber ilk 70 km'yide geride birakmıştım ve dizim gayet iyi durumdaydı.
Polatlı 'da iki mataramı da doldurmama rağmen önümde dik ve uzun rampaların olması etrafta hiç su bulunmamasından (iki çeşme geçtim ikisi de kurumuştu) suyum bitmek üzereydi.Ara ara dudaklarımı ıslatıyordum. Önümde hala rampa var ve hiç çeşme görünmüyor, saat 12 oldu, baktım iş sakata gelecek su şişemi göstererek otobüslere el sallamaya başladım. Yine ne varsa Kamil Koç'ta var, zınk diye durdu. Durumu anlattım hemen dolaptan buz gibi 1,5 litrelik bir su uzattı. "Bir tane daha vereyim, kola, bisküvi vereyim ya da koy bisikleti mola yerine götüreyim" dedi.Sadece suyu alıp diğerlerinin beni susatacağını bisküvi çeşitlerinin de yanımda yeterince olduğunu söyleyip teşekkür ettim. Demek ki   hala iyi insanlar var gezegenimizde.

Bu arada Atalay Yumul kardeşim aramış hemen dönüş yaptım. Yolda yanımdan geçmiş otobüs ile.O da Afyon'a bisiklet festivaline gidiyordu.Yola çıkmadan gel Sivrihisar'a kadar beraber sürelim sen oradan Afyon'a ben Eskişehir'e ayrılırız demiştim ama ikna edemedim.Bir de otobüsteki yolculara beni gösterip benim arkadaşım diye havasını atmış.Bunları samimiyetimize dayanarak latife olarak söylüyorum.Kendisi benim çok sevdiğim can arkadaşımdır ve Muğla bölgesinde çok keyifli tur yapmıştık beraberce.Oğlakçı'ya gelmeden ilk tesise girip 17'ye kadar yattım böylece öğlenin kavurucu sıcağında sürmemiş oldum. Önceden de planladığım gibi Sivrihisar'a 12 km kala sağ tarafta Bademlik tesislerine çadır attım.
BADEMLİK TESİSLERİ-SİVRİHİSAR
Kesinlikle tavsiye ederim çok güzel bir yer.Gündüz piknik yeri gibi kullanılan şirin bir korusu var. Saat 20 den sonra kimse kalmıyor,görevli gelip ortalığı temizliyor,gece de pek fazla gelen olmuyor.Bir ara motorsikletli gençler gelip mangal yaktılar onlarda benim çadırı görünce müziğin sesini kıstılar zaten 24 e doğru toparlanıp gittiler. Restoran 24 saat çalışıyor.Yemekler oldukça lezzetli ve fiyatlar uygun.Sahibi akşam yemeği için vediği ekmek ve gece boyu ve sabah içtiğim çaylara hiç bir  ücret almadı.

26. Ağustos. Salı
Bugün yolum rahat bu yüzden çok erken kalkmadım(her sabah 06 da kalkıyorum ama bugün 07.30 da kalktım). Eskişehir'e kadar enteresan bir şey olmadı. Yol tek sürmek için çok keyifli değildi ama sıcak asfalttı ve emniyet şeridi bayağı genişti fazla rampa yoktu,bisiklet akıp gidiyordu. Güzel olansa ara ara ağaçlıklı masalı-banklı çeşme ve wc li (temiz olmasa da) mola yerleriydi.
Bir başka enteresan olayda ayçiçeği tarlaları idi.Yolun iki yanındaki ay çiçeği tarlalarındaki ürünün tamamı susuzluktan kurumuştu.Ama yol boyunca yolun hemen kenarında onlara inat tek tük çıkanlar hiç bir bakım olmamasına rağmen dimdik ve gayet sağlıklı bir şekilde ayakta duruyorlardı.Doğa insanlara adeta ders veriyordu. '' Bana müdahale etme,beni mahvetme ben sana neler veririm '' der gibiydi sanki.Çam ormanları da öyle değil mi? Biz hatıra ormanı adı altında çam fidanı dikeriz kurur ama ormanın kenarlarına bakın hep yeni fidanlarla kendini sürekli yeniler ve fidanların hiç birisi kurumaz hiç bakan olmamasına rağmen.
Yolda bir cüzdan buldum.Asfaltın üzerinde öylece uzanmış beni bekliyordu.İçersinde 20 Lira, bir kredi kartı, bir sim kart, birkaç kartvizit vardı.Sim karttaki numarayı arayınca sahibine ulaştım.Ankara'lı Murat adında genç bir arkadaştı.Bir gün önce iki arkadaş motorsiklet ile Eskişehir'den giderken rüzgardan düşürmüşlerdi.Önce kargoyla göndermemi istediyse de sonra bunlara değmeyeceğini düşünüp hepsini imha etmemi 20 lirayla da yemek yememı istedi.Dediklerini yaptım parayı da fakir bir öğrenci çocuğa verdim.
 Saat 17 gibi Eskişehir'e girdim ama daha girişte  lastiğim patladı hem de sibop ek yerinden. Mecburen onu attım yenisini taktım.İki adet daha olmasına rağmen önüme çıkan ilk bisikletçiden bir adet iç lastik alıp yedeğe koydum. O yorgunluk ve sıcakta lastik tamirini hem de arka tekerleği hiç de tavsiye etmem ama patlayınca da yapacak bir şey yok.Çok şükür tur bitene kadar 1780 km boyunca hiç patlamadı. Continental tourıng plus lastikleri tura çıkmadan takmam çok iyi oldu.İleriki günlerde tanışacağınız yol arkadaşım Ali Özcan Merida bisikletinin orijinal olan lastikleriyle tur boyunca sürekli uğraştı ve tur sonunda yama işini çok iyi öğrenmişti.

Önce Ali Burak Ünal'a gittim.Telefonumda ki navigasyon sayesinde sadece sokak adıyla elimle koymuş gibi buldum.Benim için herkes yer değiştirmiş.Burak'ın evine 3 arkadaşı gelince kız arkadaşının evine çıkmış.Ben gelince kız arkadaşı da arkadaşlarının evine gitmiş.
 Güzelce duş alıp çamaşırlarımı yıkadım. Tolga Ümre gelince çıkıp bir yerde oturduk. Biraz sonra bize Burak Durukan  ve Tolga'nın babası Sedat bey katıldı. Sohbetin dibine vurduk. Çok keyifliydi.Ama bazen insanın basireti bağlanıyor.Hiç hatıra fotoğrafı çekilmez mi.

27.Ağustos.Çarşamba

Sabah 6'da kalkıp hazırlanıp Burak'ın yardımıyla bisikleti ve çantaları aşağı indirdik.Her şey için teşekkür edip Burak'tan ayrıldım. Yakındaki pastahanede henüz yeni çıkmış insanın ağzını yakan poğaça ile kahvaltı edip 8 gibi yola çıktım.2 adet kocaman poaça bir bardak ayran için sadece 2,50 TL. ödeyince Temelli'deki simit sarayının bir kere daha kulaklarını çınlattım. Bozüyük'e geldiğimde saat 10'a geldiği için ve de son 5 km dir yolda sürekli tabelası olan çiğ börek reklamı karnımı tekrar acıktırdı. Çevre yolu üzerinde ki  Opet'te çiğ börek doğru adresti ve muhteşemdi. Bu arada Eskişehir-İnegöl arası adeta bizim için kamp atma cenneti. Birbirinden güzel bir sürü tesis var.Özellikle Mezitlerde Rüştiye,Kınık ve İnegöl'den sonra Ümitalan bunlardan bazıları.Aslında esas tesisler karşı yolda yani İnegöl'den Eskişehir'e gelen yol tarafında. Mezitlerin büyük bölümü hep iniş bu giderken çok iyi ama Kütahya'ya gitmek için Bozüyük'e kadar geri gelmem gerekiyor bu da şimdi keyifle indiğim uzun inişi dönüşte tırmanacağım demektir.
Saat 16 gibi İnegöl'e çok yaklaşmıştım ki Polatlı'nın kavuncuları yerini burada şeftaliciler aldı. Zorla durdurup ikram edilen mis gibi Bursa şeftalisi ve çay çok iyiydi, tabi sohbet de.
Biraz sonra da İnegöl'e girdim. Arkamdan da Bahtiyar arabayla geldi. Zaten sürekli iletişim halindeydik.İnegöl içersinde arabasını bisikletimle takip ederek ablasına gidip yerleştik.Duşumu aldım kirlilerimi yıkayıp balkona astım.Akşam bizim için hazırladığı yemeklerden sonra balkonda mis gibi çay ve ikramlar eşliğinde sohbetimiz geç saate kadar devam etti. Yarın Bursa'ya Bahtiyar ile beraber pedallayacağız ama yüklerimizi arabasında İnegöl'de bırakacağız.Ben Bursa'da kamp alanında beklerken Bahtiyar otobüs ile İnegöl'e dönüp arabayı alıp gelecek.Yani her şey sırf beraber pedallamak için.Bahtiyar ile yol arkadaşlığı çok keyifli ama tam dershanesinin açıldığı döneme denk geldiği için bu sene bu kadarcıkla yetineceğiz. Yoksa Ankara'dan Bursa'ya kadar beraber gelecektik.Seneye onunla mutlaka daha uzun bir tur yapmak isterim.Tabii o da benimle isterse.

28.Ağustos.Perşembe
Ben sabah 5'de namaza kalktığımda Bahtiyar'ın ablası çoktan kalkmış, kahvaltıyı hazırlamış ve bize yolluk olarak göçmen böreği yapmıştı. Bahtiyar normal yol yerine eski yoldan gitmeyi teklif etti. Kozluören, Şükraniye, Kazancı, Aksu, Keleş yolundan saat 11 gibi Bursa'ya geldik. En çok Aksu'yu beğendim.
AKSU KÖYÜ-İNEGÖL
Yaşlı çınar altında Atatürk'ün konuşma yaptığı yer, yanında  Abdülhamit'in yaptırdığı çeşme görülmesi gereken yerler.Bu arada köyün minik bisikletçileri etrafımızı sardı.Bahtiyar sabırla onların bütün sorularını cevapladı. Yol da çok keyifliydi. Bu arada ufak tefek meyve hırsızlığı yaptık.Sadece yemek için alınan bir iki meyve göz hakkı sayılır zaten. Allah'tan sahibi yoktu kesin çantaları doldururdu siz bunu taşıyabilir misiniz diye düşünmeden.Çünkü yollarda önümü kesen meyveciler da çantalarımıza da koymak istiyorlar ileride acıkınca yeriz diye.Bir tanesi ayrıca ekmek ve tulum peyniri vermeye kalkmıştı.Aslında keşke alsaymışım dedim sonradan.   
  Öğlen saat 11 gibi Bursa'ya vardık.Bursa'nın karmaşık ve kalabalık araç trafiği aynı bıraktığım gibiydi.Bisiklet sürmek bazı arterlerde gerçekten çok büyük maharet istiyordu. Doğruca kamp alanına  gidip yerleştik.Daha doğrusu Bahtiyar İnegöl'e gidip arabasını getirdikten sonra yerleştik.Festival kamp yeri yine bu senede Botanik parkındaydı.Geçen senenin tecrübesi olarak da kampın en sakin köşesine çadırlarımızı daire şeklinde kurduk böylece ortada ki boş alanı da oturma yeri olarak kullandık.Gece geç saatte çay-kahve yapıp sohbet ettik.Bazen kahvaltının üzerine keyif yaptığımız da oldu.
KAYIHAN 
Akşam üstü bundan sonraki günlerde beraber pedallayacağımız Ali Özcan'da geldi.Düzce'den Yalova'ya otobüsle oradan da Bursa'ya pedallıyarak gelmişti.Saat 19.30 gibi amca oğlum Ahmet gelip Bahtiyar ile ikimizi ünlü bir İskenderciye götürdü.Tarihi Kayıhan hamamın çok dikkatli restorasyonu sonucunda muhteşem bir yer ortaya çıkmıştı.derinden gelen mistik tasavvuf müziği eşliğinde çok lezzetli iskender kebap için başka ne diyebilirim ki .Bahtiyar iyiki goprosunu yanına almıştı yoksa bu gece sadece hafızalarımızda kalacaktı. Biz yokken kamp alanı her türlü haşereye karşı tedbir olarak komple ilaçlanmıştı.

BURSA FESTİVALİ GİRİŞİ
29-30-31 Ağustos Bursa Festivali

Festivalin ilk günü kayıt işlemleri ve taytlı formaların dağıtımından sonra saat 14 de topluca hareket edip başlıca Saltanat Kapısı, Yeşil Türbe, Karagöz-Hacivat olmak üzere kapsamlı bir şehir turu attık.Akşam kampta eğlence vardı ama amca oğlum Ahmet bizi (Bahtiyar, Nazan) alıp yeğenlerim Burak ve Buse ile önce her tarafından sular akan bir yerde yemeğe sonra  da Bursa manzaralı kahve keyfine götürdü.
İkinci gün Gündoğdu Köyü üzerinden
Mudanya'ya gidip yine köy yollarından Bursa'ya döndük. Gündoğdu Köyü'nde incir, Mudanya'da deniz kenarında yemek yedik.Akşam beni bir süpriz bekliyordu.Festivali düzenleyenler 60 yaş üstü katılımcıların tanıtımı ile ilgili bir gece düzenlediler ve benim gibi 7-8 arkadaşı dev ekranda fotoğraflarla ve sahneye çıkan 10 ar kişilik gruplar vasıtası ile tanıttılar.Çok duygulandım.Fikir kimden çıktıysa tebrik ediyorum.
Üçüncü gün teleferikle Uludağ'a çıkıp Beceren Otel'de barbükülü öğle yemeğinden sonra bisikletlerimizle 35 Km'lik muhteşem bir iniş yaptık. Kamp alanına döndüğümüzde hepimize bir hüzün çökmüştü
Hem birbirimizden ayrılacaktık hem de harika bir festival sona ermişti. Eksiği olmayıp fazlası olan, çok iyi organize olunmuş, iyi hazırlanılmıştı.Kamp yeri,wc ve duşlar,yemek yediğimiz yer,yemeklerin kalitesi,geziler esnasında yol güvenliği,Öncü yancı ve artçıların ciddiyet ve disiplini,telsiz ile sürekli haberleşmeleri kısaca herşey dört dörtlüktü.Bu sene katıldığım festivallerde şunu tesbit ettim.
BİZE NEFİS LEZZETLER TATTIRANLAR
  Şayet festival komitesi önceden sıkı bir grup çalışması yaparsa ve festival esnasında üyelerin hepsi birden görev paylaşımı yapıp sorumluluklarına sahip çıkarlarsa çıkabilecek aksaklıklar hemen tolere ediliyor ve katılımcılar hiç bir sıkıntı yaşamıyor.Final de de herkes mutlu ayrılıyor.
YEĞENLERİM
Festival boyunca elinden mikrofonu hiç düşürmeyen sevgili Sedat'ın sesi son gece artık isyan etti.O tatlı ve sıcak sesiyle sabah 07.00 de bizi uyandırıp gece 24.00 kadar konuşmaya bence yine çok iyi dayandı.Festival komitesindeki her arkadaş süperdi.Yalçın Ataylar , Faruk Ateş ve Yasemin Burcu çok başarılıydı.Amaaaa içlerinden bir tanesi vardı ki ( lütfen diğerleri alınmasın ama) Ankara'dan yola çıktığım andan itibaren beni her gün arayan ve bana sürekli önümdeki yol ile ilgili bilgiler veren hatırımı soran harika insan Türker Üstün kardeşim festival bittikten sonra da yine aramaya devam etti beni sık sık. Biz son gece de kamp alanında kaldık.Bahtiyar ve Nazan aklı bende kalarak istemeye istemeye Ankara'ya döndüler.İleriki günlerde beni faceden takip eden Nazan '' Bir daha senin peşinden ayrılırsam ne olayım '' deyince çok güldüm.Güzelliği ile festivalde dikkat çeken Nazan kızımı ben de bundan sonraki turlarımda yol arkadaşım olarak yanımda görmeyi çok isterim.  
MUDANYA
1.Eylül.Pazartesi

Ali, Yunus ve ben saat 06 da bomboş kamp alanında uyandık. Otogar sapağında Yunus ile vedalaşıp Bursa çıkışındaki simitçide kahvaltı yaptık. 1,5 porsiyon börek, bolca çay, adam başı 6 lira ödedik. Ankara çıkışında hakikaten kazıklanmışım. İnegöl'de yolda gördüğümüz bisikletçilerin tavsiyesi ile Arzu bisikleti bulup Ali'nin çatlayan quick release 'ni değiştirdik . İnegöl'de gidebileceğiniz en kapsamlı tek bisikletçi bence.Hem herşey var hem ucuz hem de sahibi çok güler yüzlü yardımsever bir insan.  
ARZU BİSİKLET-İNEGÖL
Bim'den birşeyler alıp yola çıkmıştık ki şeftalici İbrahim'in teklifini kabul edip şahane şeftalinin bir kez daha tadına baktık.Sadece tadına bakmadık İbrahim kardeşle keyifli bir sohbet yaptık.Her Anadolu insanının derin bir hikayesi var.Arabamızla yanından hızla geçip gittiğimiz ya da durup iki dakika bir şeyler alıp yolumuza devam ettiğimiz bu insanlarla sanıyorum sadece biz bisikletçiler dertleşiyoruz.O küçücük tezgahlarıyla evlerini geçindirip çocuklarını üniversitede okutup başka illere kah evlenerek kah mecburi hizmet için gönderdiklerini kaç kişi konuşmuştur? İşlerinin ölü sezonlarında çocuklarını ziyaret ettiklerini biliyor muydunuz? İşte fotoğrafta gördüğünüz bu atletli arkadaş bunlardan sadece biriydi.
HARİKA İNSAN İBRAHİM
SOBADA ÇAY TESİSİ
Mezitler'in yorucu tırmanışına meşhur Sobada Çay Tesisleri'nde ara verdik.Araçla veya bisikletle nasıl geçerseniz geçin ama Mezitlerde Sobada Çay'a uğramamazlık etmeyin sakın.Çay bu kadar mı güzel olur.Swarm'da bir satır bile olumsuz yorum yok.Zaten konum bildirince her yerde çıkıyor.Google'da Twitter'da ,Face'de bile var Akşam üstü yardımımıza Bozüyük-Ömür Tesisleri TIR parkının restoran görevlisi Osman yetişti.Kalacak yer aradığımızı duyunca restoranın yanında gösterdiği sakin bir yere çadırımızı kurduk.Burada çadırımızı ve bisikletlerimizi tesisin pitbull köpeği korudu .Onun sayesine gece çok huzurlu uyudum.

2.Ağustos.Salı

Gece çorba, bol kepçe köfte, tatlı, sınırsız çay, sabah da çorba için adam başı 19 lira ödedik. Saat 08 gibi Bozüyük'ü arkamızda bırakıp Kütahya yoluna düştük. İnönü'ye girişte tam Ford kamyon fabrikasının önünde 3 otostopçuya rastladık. Mete-Arif ve Ahmet Alper Ankara'dan yola çıkmışlardı otostopla Ege bölgesinde geziyorlardı.Eskişehir'e gitmek için fabrikanın ekmek arabasını ayarlamış onu bekliyorlardı. Frig vadisine yaklaşırken yolun solunda Porsuk baraj gölüne cepheli Sıtkı Osmanlı Seramik El Sanatları Müzesi'ni  gezdik.Yolunuz düşerse mutlaka uğrayın.Ömrünü bu yöreye ve çiniciliği tanıtmaya adayan Sıtkı bey orta yaşlarda yakalandığı kansere yenik düşmüş.Kızı işi devralıp yaşatmaya devam ediyor.Kendi tasarımları olan çok özel çalışmalarını pazarlıyorlar.Sıtkıbeyin tüm eşyaları ve sandalı da yan tarafta bulunan camlı binada teşhir ediliyor.
SITKI MÜZESİ
Görevli Beytullah beyden özel çalışmalarından hatıra birşeyler almak istiyoruz ama bunları yanımızda nasıl taşıyacağız diye düşünürken kendisi istediğimiz adrese kargo ile gönderebileceğini söyledi.Bu harika olacaktı.
Az ilerden sola Sabuncupınar köyüne döndük. Yol 11 km ama ciddi rampası var. Köyün girişinde jandarma komutanı bizimle görüşmek istemiş. Nizamiyede ki nöbetçi önden giden Ali'yi durdurmuş.Ali bayağı korkmuştu yanlarına geldiğimde ama ben anladım durumu hemen.Biraz önce yanımızdan geçen yol devriyesi bizi yabancı zannedip karakola haber vermiş.Bu bölge kazı bölgesi olduğu için gelen yabancıları kontrol ediyorlarmış.Karakol komutanı bizi görünce özür dileyip bir şeye ihtiyacımız olup olmadığını sordu.
Önceden muhtarla telefonda konuşmuş ve çadır kuracak ya da kalacak yer konusunda kendisinden yardım istemiştik.Muhtar da gelince bize yardımcı olacağı söyledi.Ama biz köye girdikten sonra başlayan şiddetli yağmur yüzünden çadır kuramadık , misafirhanede de demiryolunda çalışan işçiler kaldığı için  o gece muhtarın evinde misafiri olduk ve çok iyi ağırlandık. Akşam üstü bayağı yoğun yağmur olduğu için harabelere de gidemedik. Yağmur öyle şiddetli yağmıştı ki yakın bir köyde büyük zarar vermişti hem hayvanlara hem de evlere.
SABUNCUPINAR MUHTARI AHMET BEY
FRİG HARABELERİ
Sabah bize ikram ettiği çok zengin gerçek köy kahvaltısına ve herşeye teşekkür edip ayrıldık harabeleri gezip saat 12 gibi Kütahya'da vardık. Frig vadisi ve harabelerinin çok mistik bir havası var insan kendini o dönemlerde yaşıyormuş gibi hissediyor ve her an dağlara oyularak yapılmış evlerden birisi çıkıverecekmiş gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Kütahya'da kargodan benim çadırın kırılan pollerinin yenisini aldım.Kutup pazarlama ikinci defa olmasına rağmen nedenini hiç sormadan hemen kargoya vermişti.Bu tür alış verişlerinizi sırf ucuz diye rastgele siteler yerine güvenilir yerlerden yaparsanız bir sıkıntı olduğunda karşınızda hep anlayışlı bir muhatap buluyorsunuz.
OKAN KANBİR İLE
Vilayetin önünde motorsikletle seyahat eden Okan Kanbir ile tanıştık. Ali'nin müzminleşen lastik problemini iki bayanın çalıştırdığı bisikletçide halledip hemen yola çıktık. Çok vakit kaybetmiştik.
Kütahya çıkışında ki rampanın sonunda trafik kazası olmuştu.İki aile Renault broadway araba ile Adapazarı'ndan Denizli'ye düğüne giderken sürücü arkadaş uyuduğu için yoldan çıkıp takla atmışlardı.Önemli bir yaralanma yoktu şöför hariç diğerleri gelen ambulans ile Kütahya'ya gitmişlerdi.Şöför arkadaş belini incitmişti ama daha iyi durumda olduğu için arabanın yanında kalmıştı.Bu arada yanına gelen iki uyanık çekici onu 800 liraya Adapazarı'na götürmeye razı etmeye çabalıyordu.Kaza anında telefonu hasar gördüğü için kendi telefonumu verdim ve fırsatçı çekicileri oradan gönderdim. Kütahya'daki bir arkadaşı yanına geleceğini bildirince daha yolumuz olduğunu hava kararmadan bir yer bulmamız gerektiğini söyleyip müsaade istedim.Gözleri dolarak bana teşekkür etti. Geciktiğimiz ve de yolu hiç tanımadığımız için bir ara kamyonete binmeyi bile düşündük. Biraz sonra yanımızdan boş bir kamyonet geçti o an ikimizinde aklından '' keşke şuna el etseydik'' diye geçerken aracın sağ tarafından bir el dışarı tabanca uzatıp peş peşe saydırarak şarjörü boşaltmaz mı.İkimiz de şoktayız.O psikopatların arabasına bindiğimizi düşünsenize çünkü ortalıkta başkası olmadığına göre bu anlamsız show'u bize yapmışlardı. Buradan sonra bir kaç tane lokantalı benzinlik geçtik ama hiç birini gözümüz tutmadı.Biraz ilerde yine uyuyup orta refüje düşen bir araca müdahale eden polis otosundaki memur beyin tavsiyesi olan ve bu bölgede konaklayacağımız tek güvenli yer olan Öz-Su Çiftliğine girdik.Burayı Afyon'daki bir inşaat firması kurmuş.Tesisin bulunduğu 7.000 dönüm araziyi 49 yıllığına devletten kiralamış.Yol kenarına bu tesisi en arka tarafa da modern bir çiftlik kurmuş.Geri kalan araziyi de ekmiş.Bu ekin ile beslediği hayvanların etini sütünü yumurtasını öndeki tesiste et yemekleri ve kahvaltı olarak satıyor.Yani her şeyi kendi ürünü dolayısıyla garantili ve doğal .
ÖZ SU TESİSLERİ

Müdürü Vasıf bey bize çok yardımcı oldu. Gece 11.30 gibi tesisi kapatıp gittiklerinde iki köpeği ve biz vardık. Onların sayesinde sabaha kadar tesise kimse yanaşamadı. Ama birisinden huylandıkları zaman havlayınca  bizi de uyandırdılar.Çünkü bizim çadırın yanından hiç ayrılmadılar.Hiç tanımadıkları halde resmen bizi sahiplendiler.

4.Ağustos.Perşembe

Köpekler yüzünden sabah 6 ya doğru uyandık. Vasıf beyin, sabah geç gelecekleri için bize akşamdan verdiği sucuk, yumurta ve patates ekmeği ile kahvaltımızı yapıp 8 civarında pedallara bastık. İyiki orada kalmışız yoksa Afyon'a kadar başka kalınabilecek böyle düzgün tesis yokmuş.Yol çok düzgün olduğu için saat 11 de Afyon'da 16 da da Sandıklı'daydık. Önce sanayide balata spreyi ile ruble, aktarıcı, zincir ve aynakol grubunu temizleyip daha sonra yağladık. Ankara'dan çıktığımdan beri hiç temizlememiştim. Vallahi bisikletin sesi değişti. Yaptığımız soruşturmaya göre 7 km ilerdeki belediye kaplıcalarında yıkanıp konaklamaya karar verdik. Tesis müdürü sadece banyo ve çadır konaklama deyince ve de Ankara'dan bisikletle geldiğimizi duyunca ücret almadı. 3 gündür yıkanamamıştık resmen gözeneklerimiz açıldı . Banyodan sonra hakiki köy gözleme ziyafeti yerken hava karardı. Tesisin üst tarafındaki koruluğa çadırları kurup yattık.Bugün de şanslı günümüzdeydik hem sıcacık buharlı kaplıca banyosunda mis gibi yıkanmış hem de harika bir çam korusunda sessiz ve güvenli bir ortamda kendimize kamp yeri bulmuştuk.Burası hep ailelerin kaldığı birazda mutaassıp bir yer olduğu için hiç olay olmuyormuş.Tesisin girişinde bulunan jandarma karakolunun da tesiri vardı bunda mutlaka.
5.Ağustos.Cuma
Dünkü banyodan sonra derin bir uyku çektik. Sabah 6 gibi kalktım birazdan Ali de kalktı. Eşyalarımızı yükleyip rahatca kahvaltımızı  yapıp yola düştük. Yolda yanından geçtiğimiz soğan satıcısı beni yabancı zannedip önce Hello deyip sanki ben anlayacakmışım gibi ağzında kelimeyi uzatarak(sooooğaaaaaannnnnnn diye) soğan satmaya çalışırken aynı zamanda da ağzını göstermesi çok komikti. Sen o kelimeyi uzatınca ingilizce konuşmuş mu oluyorsun diyerek patates ve soğanın ingilizcesini öğrettim hatta bir de kağıda yazıp verdim.Bana bir çuval soğan hediye etmeye kalktı.Taşıma imkanım olmadığını görünce pek üzüldü. Öğlen cuma saatinde Dinar'a girdik. Cumadan sonra gayet lüks bir lokantada tanesi 5 liradan kocaman kıymalı ve kaşarlı pide yiyerek saat 16 gibi Başmakçı'ya girdik. Süt ürünlerinde kalacağız, çadır kurmuyoruz burada.Aslında festival kayıt formunda çadır yazmıştım ama hem yağmur yağacağı için hem de biraz da yatakta yatmak istiyorum.Sağ olsunlar Hesna Hanım ve Ramazan bey bizimle yakından ilgilendiler ve de bizi çadır yerinden alıp mini buz dolaplı içinde duşu tuvaleti ortak salonunda mutfağı otomatik çamaşır makinası LCD televizyonu olan Süt Ürünleri misafirhanesine yerleştirdiler.Bu arada Ankara'dan beri beni adım adım takip eden Süleyman ile de tanıştım.Süleyman Arif Çakır Başmakçı'nın en renkli siması ve delikanlısı 15 yaşında.Ne zaman arasanız anında yanınızda ve ne sorununuz olsa derhal çözüyor.Onun için imkansız diye bir şey yok.Hesna hanım ve Ramazan bey de günde bir kaç kere yanıma gelip hatırımı sordular.Bizimle beraber aynı odada kalan Bursa'dan gelen arkadaşım Barış Yahşi festival bitince Afyon'a araba bulamayınca sabah işe yetişemeyecekti.Hesna hanım yine hızır gibi yetişti ve Barış'ı arabasıyla Afyon'a götürdü.Oradan aktarma yaparak Barış Bursa'da işine yetişti.

6.Ağustos.Cumartesi

Bugün 07.30 da parkta toplandık, kahvaltıdan sonra kayıt işlemi forma dağıtımını müteakip hareket ettik.

SARIKÖY
Sarıköy'de gözleme ayran, Aşağı Beltarla köyünde mısır, Yukarı Beltarla köyünde ayran, bitki çayı, Ovacık köyünde de öğlen yemeği molası verdik. Bir sonraki Yaka köyünde bizi oyun havaları ve minikler folklor takımı ile karşıladılar. Arkasından muhtelif oyun havaları ile herkes oynadı. Bu arada bol miktarda katkısız vişne ve erik suyu içtik. Hep beraber zeybek ve halay oynadık. Bir sonraki köy olan Akpınar'a geçerken sıkı yağmur yedik ama hazırlıklıydık. Akpınar'da  köy düğünü ve yemeği çok güzeldi. Acıgöl'de çay molasından sonra Başmakçı'ya döndük. Dönüş yolunda yağmur yoktu ama biz
HIRKA KÖYÜ
misafirhaneye yerleşene kadar bir indirdi. Akşam yapılacak toplantı kapalı spor salonuna alındı.

7.Eylül.Pazar

Sabah 9'da hareket edip Akkeçili köyünde açık büfe köy kahvaltısı, Küllüce köyünde meşrubat, Hırka köyünde öğle yemeği, köy baklavası, Çevlik köyünde lokum ve kolonya ile ağırlandıktan sonra Başmakçı girişindeki gül suyu fabrikasında üzerimize tam 400 litre gül suyunu basınçlı tabanca ile sıktılar. Bir şişe de gül suyu hediye ettiler.
AKPINAR KÖYÜ
Sabah Akkeçili köyü yolunda Emin Oğuz Özkarman kardeşim tansiyonu düşünce bisikletten düştü sonra da süremedi.Ama festivalden sonra kendini toparladı hatta Mustafa İnanç ile tura devam etti.Başmakçı'nın içinde süt ikramından sonra herkes birbiriyle vedalaşıp ayrıldı.Her festivalin başlangıcı ne kadar neşeli ve heyecan dolu oluyorsa veda bölümüde o kadar hüzünlü ve durgun oluyor.

Çok güzel bir festival oldu. Hesna hanım ve Ramazan bey sürekli koşturdular. Belediye başkanı bugün bizimle pedalladı, ziyaret ettiğimiz her köy imkanları nisbetinde bizi ağırlamak için çırpındılar. Yattığımız yer çok temiz ve rahattı. Özetle her şey beklentilerimin çok üzerindeydi.Çok sevdiğim arkadaşım Esma Eser Açıkgöz iki sene üst üste bu festivali düzenlemiş ( ben katılamamıştım ) ve Başmakçı'yı biz bisikletçilere tanıtmıştı.Ama daha sonra kendi aralarında olan bazı olaylardan dolayı bu sene festivalde görev almama kararı alınca bisikletçi arkadaşlarım da festivali katılmayarak protesto etmişlerdi. Ben Esma ile görüştükten sonra kaydımı yaptırıp festivale katıldım.Çünkü her ne kadar belediye ve kaymakamlık ön planda olsada bu festivalin esas mutfak ekibi bizi krallar gibi ağırlayan ve Başmakçı'yı tanıtmak için adeta bütün imkanlarını ortaya koyan köylülerdi ve Esma'da benden festivale katılmamı istemişti.Bana göre bu durumda protesto edilen onlar oluyor doğrudan köylüler cezalandırılıyordu ve konuştuğum köylüler katılımcı sayısının az olmasına çok üzülmüşlerdi.Aynı şeyler yapılacak olsa da seneye tekrar katılacağım inşallah.
Festivallere çok fazla beklenti ile gitmezseniz ufak tefek eksikler olsa bile çok mutlu ayrılıyorsunuz yeter ki düzenleyenler çekilip kenarda oturmasınlar ve iyi niyetli olsunlar.Festivali düzenleyenlerin samimiyetini görünce sizde misafir gibi kenarda durmayıp onlara yardım ediyorsunuz ve bir anda çok samimi ve sıcak bir ortam oluşuyor.

8.Eylül.Pazartesi

Dün aķşam hemen herkes gitti. Biz de sabah erkenden yola çıktık.Bugün bize bir arkadaş daha katıldı.Adana'dan gelen Turhan Gürağaç . Kendisiyle festivalde tanıştık İzmir'e pedallıyacağını duyunca Aydın'a kadar yol arkadaşlığı yaptık.56 yaşında çok uyumlu bir insan.Ben kendisiyle pedallamaktan keyif aldım umarım o da öyledir. Dazkırı'da olduğu söylenen çorbacı dükkanını kapattığı için devam edip bir benzinlikte çok zengin bir kahvaltı yaptık.
MEHMET ALİ SARITAŞ İLE
20 km kadar daha gittikten sonra mola verdiğimiz bir başka istasyonda Mehmet Ali Sarıtaş isminde çok azimli bir bisikletçi kardeşimizle tanıştık. Dağ başı diyebileceğiz bir yerde çok güzel bir bisikleti olan, tek başına dağlara çıkan, kendine rotalar çizen hayat dolu bir genç.

Saat 12 gibi Denizli'ye varmış Pamukkale yolunu tutmuştuk.
VETERİNER HEKİM TÜRKAY BERBEROĞLU İLE
Ama daha başlangıçta yol kenarında muayenehanesi olan veteriner Türkay Berberoğlu bizi ısrarla çağırıp birşeyler ikram etti. Türkay bey de motorcuymuş ve motorların Cadillac'ı olan Honda Goldwing'i varmış. Onun tavsiyesi ile Laodeikia   harabelerini gezdik. Burada her biri 500 kğ taşıyabilen camın üzerinde birazda çekinerek yürüyüp altındaki tarihi eserleri seyrettik.

PAMUKKALE YOLUNDAKİ KAMP YERİ
Pamukkale yolunda güzel bir kamp bulup eşyaları bıraktık ve Pamukkale'ye çıktık. Travertenleri gezip geri geldik çadırları kurduk.Ayıp olmasın diye akşam yemeğinde tesisten köfte yedik.Gece çay yapmamıza izin vermedi ama biz yinede gizli gizli çayımızı yapıp içtik.Aslında belki de bizi görmüştür ama sanırım diğer müşterilere karşı öyle demek zorunda kaldı.Çünkü bizden konaklama ücreti almadığı gibi interneti dahil herşeyini kullandırdı..

PAMUKKALE
9.Eylül.Salı

Bugün yolumuz yaklaşık 144 km onun için erken kalkmalı. Nitekim 6 da kalkıp hemen yola düştük. Denizli'nin çıkışında Shell benzin istasyonunda durduk. Güntur Shell sahibi Veli Güngör bizi karşılayıp  ağırladı.Çay verdi hatta kahvaltı bile teklif etti. Uzun uzun sohbet ettik. Yolunuz düşerse mutlak uğrayın.Çadır kurup kalabilirsiniz.
GÜNTUR SHELL'İN SAHİBİ VELİ GÜNGÖR SOL BAŞTA
Öğleye kadar    arkamızda olan rüzgar oğleden sonra önümüze geçti. Atça'da adedi 550 gr gelen şeftalinin tadı muhteşemdi ama buradan sonra ikram bitti ve tanesine 2 lira ödedik.. Akşam Muğla yolu 6. Km de bulunan ve aynı zamanda Menderesin köyü olan Çakırbeyli'ye gelip ilk girişteki bahçedeki Begonvil tesisine kamp attık. Hepimiz çok yorulduk.Sahibi olan hanımın yaptığı bir demlik çay ile kamelyada yatar vaziyette uzun oturarak bir gün sonra yolumuzu ayıracağımız arkadaşımız Turhan ile geç saate kadar sohbet ettik.Aynı çadırı paylaşan Ali ile Turhan'ın sabahları hali pek komik oluyordu.Ali ;Turhan'a gece hep horladın derken Turhan da ona asıl sen hep üstüme geldin beni uyutmadın diyor ben ikisinede gülünce onlarda bana katılıyordu.Güne gülerek başlamak ne güzel.

10.Eylül.Çarşamba

Turhan ile vedalaşıp o İzmir biz Muğla tarafına doğru bastık pedallara.Yaklaşık 90 km yolumuz vardı ve hep rampa idi.Bu sene yaz başında aynı yoldan tek başıma geçip katla gel festivaline gitmiştim.O zaman bir daha bu yoldan geçmem demiştim büyük konuşmamak lazımmış.20 km sonra köy kahvaltısı öğlen de Yatağan'da yemeğimizi yedik.Yatağan'a yaklaşınca dinlenmek için durduğum bir kır kahvesinde tesadüf eseri Muğla'dan bisikletçi arkadaşım Altan Kalay ile karşılaşıp sohbet ettim. Ali Yatağan'ın çıkışında yoldan 8-10 km içerdeki Bozüyük köyünde Güzel Köylü dizisinin çekimlerini görmek istiyordu.Ne kadar ısrar ettiyse de beni kandıramadı ve tek başına gidip bana yetişmeye razı oldu.aslında yol ayrımında onu bekleyecektim ama sürekli rampa çıkmıştım ve bundan sonrada daha az da olsa Muğla'ya kadar yine rampa vardı.Zaten Ali de gençti hep basıp gitmek istiyordu.Tempomu biraz daha düşürüp devam ettim.Muğla'da doğruca Serkan'ın dükkanına gittim.Dostlarımla muhabbete başlayınca Ali'yi unutmuşuz arayınca aklım başıma geldi.Yaklaşık bir saat sonra o da geldi ama bana yetişeceğim diye basmaktan bitkin düşmüştü..Oysa yoldan beni aradığında acele etmemesini gerekirse Muğla'dan Akyaka'ya araçla da gidebileceğimizi ya da sürebileceğimizi söylemiştim.Çünkü daha havanın kararmasına 4 saat vardı.Muğla çıkışında Kipa marketten meşrubat,bisküvi ve gofret almaya gittiğimde güya bisikletleri bekleyecekti geldiğimde yorgunluktan uyuklar buldum.Akyaka'ya hava kararmadan girdik.Önce sahilde biraz dolaştık sonra Serkan ile buluştuk.Ailesi Erzincan'a gittikleri için evin boş olduğunu boşa çadır ile uğraşmamamızı söyledi.Yine banyo yapma imkanı doğmuştu.Teşekkürler Serkan.

11.Eylül.Perşembe

Sabah 8 gibi kalkıp hazırlanıp hep beraber evden çıktık. Serkan Muğla'ya dükkanına gitti bizde doğru denize.Akyaka'nın içinden girilen denizi sevmiyorum çünkü hem bulanık hemde Azmak karıştığı için suyu yer yer bir sıcak bir soğuk ama Ali'nin hatırına girip çıktım.Ali çok tatlı bir çocuk ama hiç bir şeyi bensiz yapmak istemiyor.Bu durum bazen beni sıkıyor ama öyle bir bakışı ve ısrarı var ki çoğu zaman kıramıyorum.Bu arada kıyıda Batı Ankara Bisiklet grubu ile karşılaştık.Onlarda Kaunos festivali için beş araba gece boyu gelmişler.Biraz dinlenip Köyceğiz'e devam edecekler.Abdurrahman sabaha kadar araba sürmüş, ruh gibi geziyor.Denizden sonra kahvaltı edip Azmak kenarına gittik.Suyun ısısı 13 derece ilk giriş çok zor ama sonra alışıyorsunuz. Azmak'da yüzmek yerine herkes kendini hızlı akan akıntıya bırakıyor.Siz hiç bir şey yapmıyorsunuz su sizi alıp götürüyor.Çıkmak istediğinizde hafif bir hareketle akıntıdan çıkıp kıyıya varıyorsunuz.Bu arada su içilecek kadar temiz.Zaten bir adı da doğal akvaryum.Bugün yolumuz 35 km olduğu için burada bol bol oyalanabilirdik.Akyaka çıkışında meşhur baklavacı Bahadıroğlu'na uğramadan geçmiyoruz.
BAHADIROĞLU'NUN NEFİS TATLILARI
Bir posiyon su böreği 3 posiyon tatlı bizi ancak kesiyor.Şaşırmayın Köyceğiz'e vardığımda hepsini yakmış olurum.
Yolda yine Batı Ankara Grubundan Vedat & Güzin Arıcı çifti bizi görüp duruyorlar.Face'den görmüştüm ama ilk defa karşılaşıyorum.İkisi de çok tatlı insanlar.Bize eşyalarımızı almayı teklif ediyorlar ama inanın eşyalarla yüklü bisiklet rampalarda çok aman aman farketmiyor hatta bisikletiniz yola daha iyi oturup gidiyor.Bir de ben bisikleti görüntü olarak çantalarla yüklü seviyorum.Bu yüzden teşekkür ediyoruz nazik tekliflerine.Köyceğiz girişinde Tarkan bisiklete uğramadan asla geçmem.kendisini bir yıldır görmedim.Odun ateşinde semaver çayı her zamanki gibi hazır.İşleri yoğun olduğu için çayım bitince sonra görüşmek üzere ayrılıyorum.Kamp alanına geldiğimde esas kıyamet kopuyor.bazılarıyla bir yıldır görüşmediğim arkadaşlarımla sarmaş dolaş oluyorum.Uzunca bir süre çadırımı kuramıyorum ama olsun ayrılık sonrası kavuşma sohbetleri daha keyifli.O gece geç saate kadar gırgır şamata yapıyoruz.Bir ara Serkan,Fatih,Gökhan,Hale ve Burçin ile Nil'in evine gittik ,Burçin ile Hale'nin birinci yıl dönümünü kutlamak için.Önce pasta geldi sonra Burçin bombayı patlattı.Hale'ye şahane bir Brooks sele almıştı.İki gün sonra da Hale sahilde Burçin'e doğum günü pastası ile sürpriz yaptı.İkisi ile de ilk defa bu sefer bu kadar yakın görüştüm zaten daha öncede çok beğeniyordum. Bir birine çok yakışan çok tatlı çocuklar. Allah tamamına erdirsin ve çok mutlu olsunlar inşallah.

KAUNOS FESTİVALİ
12.Eylül.Cuma

Kaunos otelde açık büfe kahvaltı ile başlayan günümüz Sultaniye kaplıcaları,Kaunos harabeleri ve teknelerle güle oynaya dönüş yaparak sona erdi.Akşam yemeğini Kaunos otelde yedikten sonra kamp alanında tanışma ve eğlence vardı.

13.Eylül.Cumartesi

Bugün yine Kaunos otelde kahvaltı edip 9.30 da hareket ile köy yollarından Dalyan'a geldik.Dalyan dün gittiğimiz yerin tam karşı yakasında Köyceğiz'den daha küçük ama turistik olarak  ondan daha hareketli bir belde. Akşama kadar orada kalıp geri döndük. Gece yemekten sonra Dr  Bilge Kaan Uzun bize ilk yardımı anlattı ama ne anlatma gülmekten bir hal olduk.Kendisiyle ilk defa karşılaştım.Hem çok bilgili hem çok hayat dolu.Bence sebebi ailece bisiklete binmeleri.Saat 12 olunca Serkan'ın tatlı sert uyarısı ile kamp alanını terkedip sahile gittik her gece olduğu gibi.Karnımız acıktığı için kokoreççi kararı alındı oy birliği ile. Aslında bu saatte yemek yemek her yaş grubu için iyi değil ama ben işimi garantiye alıp Dr.Bilge'den izin aldım.'' Kaya abi yarın az yeriz bir şey olmaz '' demişti. Bana ne elimde kapı gibi doktor izni var. Sağ ol Bilge seni çok seviyorum.

14.Eylül.Pazar

Yine çok güzel bir festivalin son günü onun için bu günü dolu dolu ve an be an yaşamalı öyle de yaptım.Bu festivalde tanıştığım Murat Demir,daha önceden bu kadar çok görüşme fırsatı bulamadığım Kemal Yazıharman , Bahadır Özer ve Feridun Şahin ile bol bol vakit geçirdim.
KEMAL,BEN,FERİDUN VE MURAT
Murat ile Feridun'un çok tatlı ama seviyeli atışmalarını gülerek izledim.Bu gün Yuvarlak  Çay'a gittik. Ana yoldan bayağı içerde bir tepenin üzerinde suyun kaynağı olduğu için ısısı 12 derece olan harika bir yer.Yolunuz düşerse mutlaka görün suya girmeseniz bile( ki en azından bir kere girmenizi öneririm ) güveçte balık ve ya köfte yemenizi şiddetle tavsiye ederim.Saat 14.00 de dönüş için yola çıktık.Sohbet ederken en arkalara düşmüşüm.Köyceğiz'e yaklaştığımız da sol tarafta ormanın tutuştuğunu farkettim.8-10 duyarlı arkadaş gruptan ayrılıp bir yandan Orman yangın hattını ararken bir yandan da yangın mahalline varıp müdahale etmeye başladık. Rüzgar olduğu için söndürdüğümüzden daha hızlı ilerliyordu.neyse ki çok kısa sürede ekipler gelip müdahale ettiler ve söndürüldü.Çok ucuz atlatılmıştı.Bunu yapanın iki çocuk olduğunu görenler vardı.Yangın ekibi bize teşekkür etti.Bu kadar hızlı ve erken müdahale edilmeyip biraz daha büyüse idi çok zor söndürülür ve bir sürü ağaç yanardı dediler.İyi bir iş yapmanın sevinciyle kampa dönerken Köyceğiz giriş yolundaki kasisten yavaş geçmek için fren yapınca arkamdan hızlı gelen Beren ile Oğuzhan bana yetiştiler.Beren normal geçmek yerine zıplayarak geçmeyi tercih edince yanındaki Oğuzhan'a doğru Oğuzhan da bana doğru devrildi.ben ne olduğunu anlamadan bir anda kendimi yerde buldum. Beren iyiydi ama Oğuzhan bileğini kötü çarpmıştı bükemiyordu.Benim dirseğim soyulmuş koltuk altım mos mor olmuştu.Düşme şeklimize göre ucuz atlatmıştık.Pazar olduğu için nöbetçi eczane de gerekli müdahaleyi yaptırdık.
Kamp alanına geldiğimiz de çoğu toparlanıp gitmişti.Ali, Kemal Yazıharman ile Akyaka'ya gidecek bir gün sonra kalkacak otobüsünü orada bekleyecekti.Benim otobüsüm gece 01.00 da idi.Önce den sürmeyi düşündüğüm Köyceğiz Taşucu arasını Antalya'ya kadar otobüs oradan Alanya'ya kadar bisiklet sonrasında yine Otobüs olarak değiştirdim.Çünkü Köyceğiz Antalya arası bayağı zorluydu tahminen 3-4 günde geçebilecektim.Alanya-Taşucu arası ise dar virajlı bazen iki büyük aracın yan yana zor geçtiği bisiklet için çok tehlikeli bir yoldu.Maceraya gerek yoktu ayrıca bu kadar keyif yeterdi.Zaten eşim ve çocuklarımda bu bölümü bisikletle geçmemi hiç istemiyorlardı.Onları da daha fazla merakta bırakmaya hakkım yoktu.
Akşam Fatih,Serkan ile son defa yine Nil'in evinde toplanıp vedalaştık.Kamp alanına dönüp kalan arkadaşlarla 23.00 kadar oturdum.Sonra otogara gidip otobüsümü beklemeye başladım.
Bu festival için fazla söze gerek yok çünkü katla gel ve Kaunos festivallerinde kendimi evimde hissediyorum.Serkan,Fatih ve Nil ile adeta bir aile gibiyiz.Onlar zaten önceden de öyleymişler ama nasıl oldu anlamadım geçen sene Kaunos'tan sonra sağ olsunlar beni de aralarına aldılar.Onların her biriyle çok farklı bir arkadaşlık duyguları içerisinde buldum kendimi üçünün de kalbimdeki yeri ayrı her zaman.Bu yüzden bu festivaller bana hep evimmiş gibi geliyor.

15.Eylül.Pazartesi.

Sabah 06.00 da Antalya otogarına girdik.Toparlanıp yola çıktım.Antalya çıkışında (aslında çıkış diye bir şey yok resmen Alanya ile birleşmiş ) tuvalet ve kahvaltı ihtiyaçlarımı hallettim.
MANAVGAT KÖPRÜSÜ
Side'ye kadar çok az durdum.Side'de arkadaşım Suat Ünal'a uğradım.Beraber yemek yedik ve yaklaşık 2 saat orada kalarak öğlen sıcağından kurtuldum.Saat 15.00 gibi ayrıldım ve 18.00 sularında Alanya'daydım.140 km'yi yaklaşık 9 saat gibi bir sürede bayağı iyi gelmiştim.Yolda Serik,Belek,Side,Manavgat ve Avşallar'dan geçtim.Ama yolun da hakkını vermek lazım dümdüz gayet geniş ve sıcak asfalttı yani kaymak gibi bir yoldu.Kah gezerek kah bir şeyler yiyerek saat 24.00 de kalkacak otobüsümü bekledim.Kamil koç Antalya-Adana seferlerine başlamış çok da iyi etmiş, bu hatta da kalitesini ortaya koymuş.
TAŞUCU YEŞİLOVACIK KÖRFEZİ
Sabah 05.30 da yazlığım olan Tisan tatil köyünün yol ayrımında otobüsten indim.Sabah namazını kılarken hava da ağarmıştı.Sitemize gitmek için ana yol kenarında bulunan Yeşil ovacık köyünden 3 km de 800 m yükseğe çıkıp 1 km kadar düz gidip sonra tekrar yine yaklaşık 3 km lik bir virajlı iniş ile deniz seviyesine Tisan'a varıyorsunuz.Kah sürerek kah inip yürüyerek bu yoluda aştım.Böylece hem Tisan'ıma hem de muhteşem bir turun sonuna gelmiş oldum.

TİSAN TATİL KÖYÜ
Uzun zamandır önce hayalini kurduğum sonra planlarını yaptığım arkasından da bir hafta da hazırlanıp tek başıma yola çıkarak 23 günde tam 1.780 km ( tam olarak 1.787 km. ) yol katettim.Bu sadece bisiklet ile yaptığım yoldur.Otobüs ile geçilen kısım buna dahil değildir.Ankara'dan çıkarken sıfırladığım sayacımın gösterdiği rakamdır.
Ankara'dan hareket edip Eskişehir-Bursa-Kütahya-Afyon-Denizli-Aydın-Muğla-Antalya olmak üzere 8 il ve pek çok ilçe ile köyden geçtim.Bu yolculuğumun beş gecesinde normal yatakta diğer gecelerde çadırımda yattım . Bisikletim hariç toplam 30kğ civarında yüküm vardı.Bu mutfak malzemelerinden dolayı zaman zaman bir kaç kilo arttı.Eskişehir girişinde sadece bir kere lastiğim patladı o da sibop kenarından açmış bir daha tur sonuna kadar hiç patlamadı.Yol boyunca molalarda sık sık lastiklerimi kontrol ettim ve üzerlerindeki diken ,cam ve kaplama lastik telini defalarca çıkarttım. Tura çıkmadan önce takdırdığım Continental touring plus lastiklerine verdiğim paraya helal olsun.24 jant üst düzey lastik biraz zor bulunduğu için ancak son haftaya yetiştirebilen Çayyolu Delta'nın sahibi Ercan kardeşime teşekkür ederim.Yol arkadaşım Ali ,Merida marka bisikletinin üzerinde gelen orijinal lastiklerin içini yamamaktan ve değiştirmekten yama ustası oldu.
LASTİK YOL YARDIM EKİBİ
Sanırım döner dönmez ilk işi benim lastiklerimden almak olacaktır.Zaten turcunun lastikleri ya Continental touring plus ya da Schwalbe marathon  plus olmalıdır.
İki günde bir zincirimi , jantların fren pabuçlarının değdiği kısmını ıslak mendille temizledim.
Her akşam bisikletin bütün civatalarını kontrol ettim gevşeyenleri sıktım.Fren ve vites ayarını kontrol ettim.Sandıklı'da balata spreyi ile zincir,aktarıcı,ruble ve ayna kolu temizleyip yağladım.Kaunos festivali bittikten sonra ( Çok tozlu köy yollarında sürdüğümüz için) Tarkan bisiklette komple yıkanıp temizlenip yağlandı ve fren-vites ayarları yapıldı.Bu kadar uzun yola rağmen akort ayarları hiç bozulmamıştı.
Dört adet 25lt.lik vaude çanta,bir adet Dahon gidon çantası ve bir adet mat ile yolculuk yaptım.Öndeki çantalarda çadır,uyku tulumu,terlik ve tamir- bakım aletleri ile malzemeleri vardı.Arka çantalarda bir tarafta giyecekler diğer tarafta tüm mutfak malzemelerim bulunuyordu.Üstünde de mat bağlıydı.Dahon-Biologic marka gidon çantamda da yolda sık sık lazım olacak eşyalarım vardı.Herşey derli toplu ve her şiddetteki yağmura karşı korumalıydı.Bazı arkadaşlar ön çantaların dengeyi bozduğunu iddia ediyorlar ama ben tam tersini söylüyorum.Yükün ön tarafa da konmasının daha dengeli olduğunu düşünüyorum.Zaten ülkeler arası tura çıkanların neredeyse tamamı beni haklı çıkartıyor.
Turda bir diğer önemli husus da yol arkadaşlığı.Turunuzun keyifli geçmesi için uyumlu yol arkadaşlığı olmazsa olmaz.Ben bu güne kadar bu hususta çok seçici davrandım ve hiç sıkıntı yaşamadım.Baştan yola çıkmamak yolda tartışıp ayrılmaktan çok daha iyidir.Bunu ilk turum olan İzmir Bölgesinde yaşadım.Beş kişi çıktığımız turda iki arkadaşımız tartışıp birbirlerine küstüler.Bizimde keyfimiz kaçmıştı tur boyunca.Bu turda İnegöl-Bursa arasında Bahtiyar Keskin, Bursa-Köyceğiz arasında Ali Özcan , Başmakçı- Aydın arasında da Turhan Gürağaç yol arkadaşlığı yaptı bana.
TURHAN , BEN VE ALİ
Hepside çok iyiydiler.Bahtiyar ile Ankara'da beraberiz onunla aynı özel gruptayız,Kendisiyle her yere gözü kapalı giderim.Turhan ile yeni tanıştık çok kısa bir tur yaptık ama gayet uyumlu bir arkadaş.Alınacak her karara olumlu bakan hoş sohbet birisi.Ali ile İstanbul festivalinde tanıştık.Henüz üniversitenin başlarında.Çok akıllı çok uyumlu . Gençliğin verdiği enerji ile bütün enerjisini bitirircesine bisiklet sürüyor ama mola yerinde bir bakmışım Ali kirli de olsa bir yer bulmuş uyuyor.Bir güzel tarafı da fotoğraflarda dikkatinizi çekmiştir yüzü hep gülüyor.Allah hep güldürsün seni Ali'ciğim.
Kaç kere beraber sürelim önden açılıp gitme dediysem de '' ama Kaya amca sende çok yavaşsın '' deyip alıp başını gidiyordu.Bu yüzden çok istediği halde bazı şeyleri kaçırdı.Aydın-Köşk de yarım kilo gelen şeftali gibi.Ama onun sayesinde müzekart çıkartıp bir sürü yeri gezdiğimi de itiraf etmeliyim.
Yol boyunca tesadüfen tanıştığım insanlarda oldu.Mesela İnegöl çıkışındaki meyveci İbrahim de şeftali yerken birşeyler almak için duran araçtan inen ve tanışınca öğrendiğin eski ODTÜ rektörü ve eşi , yine Aydın-Köşk de meyveci de duran ailenin Ankara'da bize çok yakın oturması gibi.
Bir de festivallerde yeni tanıştığım bir sürü arkadaşlar var tabiki.
Bu gezinin ve diğerlerinin değişmez görüntüsü de şehirler arası sürüyorum deyince insanların bana şaşkın şaşkın ve anlamsız bakışları ile arkasından gelen '' ben bisikletle şuradan şuraya bile gidemem'' sözü.
Ama ne olursa olsun çok keyifli bir tur oldu. Tarif edilmez mutlu oldum.O kadar yememe ve kendimi yormadan sürmeme rağmen dört kilo verdim.Çok sağlıklı bir şekilde turumu tamamladım.Bu kadar uzun tura hatta bundan daha uzun tura çıkmanın hiç de korkulacak bir yanı olmadığını öğrendim.Ayrıca yanımda mutfak düzeni taşıdığım için de yemek ile ilgili olarak ciddi tasarruf yaptım.
Bu turda girdiği sınavı başarıyla geçen yol arkadaşım , yoldaşım , nam'ı diğer COMRADE (= Yoldaş ) olan; Dahon İOS P-8 modeli sevgili bisikletim hiç arıza yapmayarak sağlamlığını kanıtlamış ve bundan sonraki turlarımda bana yoldaşlık etmeye hak kazanmıştır.

Yeni turlarda görüşmek dileğiyle.




















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BURDUR-GÖLHİSAR TURU :

ROMANYA-2019 ( TRANSFAGARAŞAN YOLU )

YUNANİSTAN TURU: