BARTIN 1. BİSİKLET VE KUM ZAMBAĞI FESTİVALİ 23-24-25 AĞUSTOS 2013



İşte yeni bir festival turu daha başlıyor. Ancak bunun diğerlerinden 2 farkı var. Birincisi ilk defa düzenleniyor olması ikincisi Bartın'a bisikletle gidecek olmam. Bundan mı acaba sabaha kadar heyecandan uyuyamadım.

Sabah 06.00 da Alp Aydos ile tekerlekleri döndürdük.
Bizi yolcu eden Pelin Aksoy yolluk olarak kek ya da poğaça yapar diye bekliyordum ama sadece yandaki resmimizi çekti ve arkamızdan el salladı. Ne yapalım buna da şükür. Şaşmaz'dan İstanbul yoluna sapıp yavaş yavaş Ankara'mızı geride bırakmaya başladık. Saat 9.00'da iyice acıkmıştık. Oysa ki ben çıkmadan kahvaltı etmiştim. Kazan'ı geçtikten biraz sonra sağ tarafta ESKİ EV tesisinde otantik köy kahvaltısı bizi bekliyordu. Gerçek köy ürünleri ile hazırlanmış bir tepsi dökme kahvaltı semaver dahil sadece 20 TL idi. Tesiste kahvaltı, personel ve hijyen mükemmeldi. Önce biraz rampa çıkıp sonra çok keyifli inişi olan Karga Sekmez'i inip Kızıcahamam'da hiç oyalanmadan Çamkoru Sapağı yakınında kamyoncular yerinde mola verdik. Herkesce malum olduğu gibi her şeyin en tazesi ve ucuzu kamyoncular yerinde bulunuyor.



Yolu iyi bilmediğimiz için kamyonculardan Akyarma ve Azaphane rampalarında çeşme olup olmadığını sorduk, var cevabını alınca fazla su alıp da ağırlık yapmama kararı verdik. Sıcak ve ciddi rampa kendini hissettirmeye başlamıştı. Yol kalitesi güzeldi ama rampa; adı üstünde Azaphane idi.

Tırmanışta biz ve suyumuz tam bitmişti ki yolun solunda deliğinden incecik su sızan bir çeşme bulduk.Kırık olan borusunu dikkatlice deliğe yerleştirince borunun ağzından incecik su gelmeye başladı. Boruyu minik taşlarla deliğe sabitledim. Buz gibi yayla suyumuz bizi bekliyordu. Kana kana içtik, termosumuzu doldurduk, yıkandık, temizlendik.

Abdest alıp namazımı kılacak yer bakarken çeşmenin arkasındaki minik kulübe dikkatimi çekti. Kapısını açınca ne göreyim;
içerisi mescit değil mi! Ben namazımı kılarken Alp de arkamda oturdu. İçerisi öyle serindi ki daha sonra 15-20 dakika yatıp dinlendik. Daha da yatacaktık ama daha çok yolumuz vardı. Akşama kadar 140 km bitecekti. İsteksizce kalkıp yola koyulduk, biraz daha tırmanıp inişe geçtik. Hem de uzunca bir iniş.

Tekrar acıkmıştık, saat 15.00 olmuştu. Yolun sağında salaş bir tesise mecburen girdik. Pislik, personelin umursamaz tavrı, yağ içinde etler ve pis masalar ile ödül alabilirdi. Burada hiç ummadığımız bir sürprizle karşılaştık.10 kişilik Kore'li gençler bisiklet ile Türkiye'yi geziyorlardı. İstanbul'dan başlayıp İzmir, Pamukkale, Konya, Ürgüp, Ankara'dan tekrar İstanbul ve uçak ile Kore'ye dönüş. Sohbet ettik, tesisin çok çok kötü köftesini yedikten sonra vedalaşıp ayrıldık. Çünkü onlar Gerede'de yatacaklardı ve iki tane patlakları vardı. Oysa ki biz Gerede'den daha ileride konaklamayı planlıyorduk.

Gerede'nin girişindeki trafik polislerinden kalacak yer konusunda bilgi alırken Alp de karakolun köpeği ile oynuyordu. Biraz sonra üstünü başını çırpmaya başladı. Meğer bütün pireler Alp'e geçmiş.

Sanayinin yanından geçerken tamirciler bizi ısrarla çaya davet ettiler. Yurdum insanı. Gerede'de kola ve dondurma dopinginden sonra Mengen kavşağına bir kaç km kala Şair Dertli Tesisleri'nde kalmaya sahibini razı ettik. Baştan isteksiz görünen Cihan Sezer bey gece hiç çadırla uğraşmayıp mescitte kalabileceğimizi söyledi. Tesis 23.00 ile 08.00 arasında kapalı olduğu için kimse bizi rahatsız etmeyecekti. Cihan beyin harika köfteleri, mis gibi çay ve tertemiz halı üstünde deliksiz bir uyku. Sabah 07.00'de zımba gibi kalktık. Cihan bey muhteşem bir köy kahvaltısı hazırlamıştı.


Bu arada Koreli bisikletçiler de geçerken uğramışlardı. Onlara çay ikram edip Cihan beye teşekkür edip ayrıldık. Tesis yepyeni, tertemiz ve sıcacık bir yer. Ankara'dan haftasonu için yatmalı tur bile düzenlenebilir.
Koreliler Düzce, biz Mengen tarafına devam ettik. Bir arkadaşım Mengen'in Kıyaslar Köyü'ndendi. Köyün girişinde anne ve babasının mezarını ziyaret ettim.



Kıyaslar Köyü'nü geçince tekrar sıkı bir rampa başlıyor ama merak etmeyin kısa. Sebebi de dağa tırmanmamak için Dorukhan Tüneli var. Yola çıkmadan Bahadır Duman arkadaşımız tünel  konusunda bizi uyardığı için gelen aracı durdurup dörtlülerini yakarak bize eskortluk yapmasını rica ettik. Sağolsun kabul etti. Tünelin içi iniş,aydınlatma çok zayıf ve iki şerit ve emniyet şeridi yok. Uzunluğu 900 metre.


Tünelin çıkışında Dorukhan tesisleri var. Yeşillikler içersinde doğal bir ortam. Çadır kurabileceğiniz gibi pansiyonunda da kalabiliyorsunuz.


Burada arıları masadan uzak tutmak için masada kahve yakıyorlar.Köfte de kiremitte servis ediliyor.
Buradan sonra artık rampa bitiyor (Ufak tefekler hariç). Bartın' a kadar ya düz ya iniş ancak şimdi de karşı rüzgar başladı. İlerlemek çok zor. Düzde 20, inişte 30 Km'yi geçemiyorsunuz. Bu şekilde Güzelyurt'a geldik. Molada dondurma ve soda dopingi yapıp yola koyulduk.15 Km'lik çok keyifli inişle Devrek'e geldik. Bu arada Ankara'dan gelen Enes Çalışkan beni arayıp Mengen'de otobüsten inip pedallayacağını bildirdi. Ben de Dorukhan Tüneli çıkışında inmesini, enerjisini rampa çıkmak yerine karşı rüzgara saklamasını söyledim.

Devrek'te telefonumun olmadığını farkettim. Bisikletleri bir kahveciye teslim edip taksi ile 15 Km gerideki Güzelyurt'a döndük. Telefonumu bakkalda bırakmışım. Nasıl sevindim. Ben inerken düşüp parçalandığını düşünüyordum. Taksi tutma fikri Alp'den çıkmıştı. Bisikletle gidip dönmek 3-4 saatimizi alacaktı. Taksici 30 Km'lik yola sadece 25 TL almıştı. İnanılır gibi değil. Tekrar yola koyulduk. Zonguldak ayrımından sapıp Çaycuma'da mola verdik. Biraz sonra Enes de bize yetişti. Çiftlik mevkine geldiğimizde 20 Km kalmıştı ama bir metre gidecek gücümüz yoktu. Hava da birazdan kararacaktı. Bir tesiste durduk. Enes devam etti. Biraz sonra ayağına kramp girmiş yola araçla devam etmişti.
Yemekten sonra gözümüz açıldı ve karanlıkta ışıklarımızı açıp tekrar yola düştük Bartın'a geldiğimizde saat 9'u geçmişti. Bartın festival görevlileri bizi merak etmiş hatta yola bile çıkmışlar ama biz o arada yemekte olduğumuz için görememişlerdi. Bu gece çadırda yatmayacaktık. Temiz bir otel (Boğaziçi oteli) bulup, yıkanıp hemen yattık. O gece öyle horlamışım ki hiç uyanmadığını söyleyen Alp bile uyanmış. Sabah açık büfe kahvaltıda karnımızı iyice doyurup toplanma yeri olan otogara gittik. Kayıtlar yapıldıktan sonra kahvaltı edildi ve hareket ettik. Yaklaşık 180 kişiydik. Önce Kızılkum sonra Mugada'ya vardık. Yolda cumaya gideceklerle beraber önden gittim. Mugada'da cami olmadığı için tekrar geri dönmemiz gerekiyordu. 5 dakika kalmıştı ve mümkün değil yetişemezdik. Cumayı kaçırdığım için çok üzülmüştüm. Herşeyin bittiği anda arkamdaki tesis sahibi bey beni aracına davet etti. Bu bir mucize idi ve tam zamanında camide olduk.

Dönüşte yemeğimizi yedik ve hemen  bayağı sıkı rampalar çıktıktan sonra akşamüstü pert vaziyette İnkum'a girdik. İtiraf ediyorum; çıkışın son bir kilometresinde arkadan gelen traktöre asıldım. Yani minik bir hile yaptım.

Bu arada Ankara Çayyolu'ndan PAB üyesi Ufuk Şahiner ve herşeye müdahale eden teyzesi Resmigül hanım ile tanıştık. Buradan sonra Resmigül hanım arabasıyla hem çantalarımızı taşıdı hem de bizi besledi. Sağ olsun var olsun.


Bu arada 3 arkadaşımız İnkum'a inişte mucura kapılıp bariyerlerin üzerinden uçmuşlar neyse ki çok bir şey olmamıştı.

Çadırı kurup hemen Alp ile denize koştuk. Tuzlu su tüm yorgunluğumuzu aldı. Akşam yemeğimizi yiyip biraz dolaşıp erkenden yattım. Cumartesi sabahı kahvaltıyı müteakip saat 10'da yola çıkıp Bartın'a geldik. Şehir turu, Çağlayan'da öğle yemeği sonra yine ciddi bir tırmanış (sonuna doğru çok sıkılıp arkadan gelen bir pat pat a tutunup zirveye çıktım) başladı.

Akşamüstü  Tarlaağzı'ndaydık. Kamp alanı otopark bozması taşlı dikenli olduğu için arka tarafta bulunan Otel Bağevi ile pazarlık edip en doğru şeyi yaptık. Sahibesi Dilek Sümer. Ailece çalıştırıyorlar. Kesinlikle tavsiye ederim. Telefonları 0-378-2254035 veya 0 544-3532040

Sabah toplanıp aslında çok yakın olan ama çok dik bir çıkış ve çok dik ve tehlikeli bir inişten sonra Amasra'ya girdik. Bize verilen serbest zamanda çarşıyı ve kaleyi gezdik. Yemek için toplandıktan sonra veda konuşması yapılıp festival sona erdi. Otobüsümüzün hareket saati olan 24'e kadar tekne turu, çay bahçesi sefası, yarım ada ziyareti, saç traşı gibi şeyler yaptık.

Amasra'yı çok beğendim. Küçük bir sahil kasabası. Herşey var ve fiyatlar Ege ve Akdeniz'e göre çok ucuz. Gece özellikle kale ve yarımadanın aydınlatması muhteşemdi. Festivali düzenleyen arkadaşlar da ilk olmasına rağmen canla başla koşturdular. Bartın Belediyesi ciddi para harcadı. Yemekler gerçekten çok güzel ve bol kepçeydi. Trafik polisleri ve jandarma yolda çok iyi güvenlik önlemleri aldılar. Katılımcı arkadaşlar da çok uyumluydu. Seneye görüşmek dileğiyle.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BURDUR-GÖLHİSAR TURU :

ROMANYA-2019 ( TRANSFAGARAŞAN YOLU )

YUNANİSTAN TURU: